Sergi açılışında konuşan Koçan, insanoğlunun doğduğundan bu yana hep daha iyi ve sorunsuz bir dünyaya sahip olma çabasında olduğunu ve bu düşüncenin hiçbir zaman değişmediğini, bu doğrultuda da formüller ürettiğini söyledi. 

“Okulda, sanat eğitimimde çok şeyler öğrendim ama asıl öğretmenim ait olduğum coğrafyadır” diyen Prof. Dr. Koçan, şunları kaydetti:

“Öğretmenim tabiatla olan ilişkimdir. Tabiatta değişimi, büyümeyi, çiçek açmayı, tohum vermeyi gördüm. Her şeyin aynı kalmayacağına dair bir bakış açınız oluşuyor. Sizde zaman ve gelecek kavramı oluşturuyor. Yaşamdaki sürekliliği fark ediyorsunuz.”

ESERLERİMİ GELECEKÇİ BAKIŞ AÇISIYLA YORUMLUYORUM

Köyünden çıkan ilk üniversite mezunu olduğunu anlatan Prof. Dr. Koçan, “Doğadan gelen içsellik sanatın hammaddesidir. Sanatçı kendini adamalı, sorgulamalı, sınırlarını zorlamalı. Sanatı kendi hayatından yaratmalı ve bunu derinleştirmeli” dedi.

Prof. Dr. Koçan, 1980’lerde atölyelerini ticari işe döndüğü için kapattığını ve geride anlam bırakmak istediğine vurgu yaptı.

Babasının vasiyeti üzerine Bayburt’a geri gittiğinde kültürlerinden eser kalmadığını ifade eden Prof. Dr. Koçan, “Köyümde köylülüğün kalmadığını gördüm. Halbuki derinliğim oradaydı. Eserlerimi o yüzden gelenekten yola çıkarak gelecekçi bakış açısıyla yorumluyorum” diye konuştu.

SANKO’NUN SANATLA BİRLEŞTİRİCİ OLMASI ÇOK KIYMETLİ

İlkokul ikinci sınıfı Nizip’te okuduğu için biyografisinde Gaziantep’in ayrı bir önemi olduğunun altını çizen Prof. Dr. Koçan, “Sanatın merkezlerde kalmasını istemiyorum. Bu yüzden Anadolu’da birçok sergi açtım. Oralara gitmezsek eserlerimizi göstermezsek olmaz. Merkezlerin dışına gitmem gerek diye düşünüyorum” ifadelerine yer verdi.

“Gaziantep derinliği ve kültürü olan bir yer. Şehirlerimize yatırımlar yapıyoruz. Ancak asıl zenginlik kültürümüzdür” diyen Prof. Dr. Koçan, şöyle devam etti:

“Gaziantep’te SANKO’nun sanatla birleştirici olmasını çok kıymetli görüyorum. Geleneksel kutnu kumaşının günümüze uyarlanmış halini SANKO Park’ta bulunan Kutnia’da gördüm, Kutnia’ya olan ilgi beni çok etkiledi. Bugünden geleceğe yönelik hayaller kurmak lazım. İnsanoğlunun bir hayatı var. Gelenekten geleceğe. Bu bizi geleceğe taşıyor. Bugün Gaziantep’i gezdim. Zeugma bizim. Atatürk öyle diyor ‘Eğer derinliğimize sahip çıkmazsak, topraklarımız bizim olmaz’. Herkes gücü oranında geleceği için geçmişine sahip çıkmalı.”

ZANAATKÂRLIK KAVRAMINI GELECEK NESİLLERE AKTARMAMIZ LAZIM

Zanaatkârlık kavramının, tarihten bugüne kadar bu coğrafyada var olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Koçan, “Bunu bir kültür mirası olarak gelecek nesillere aktarmamız lazım. Bu nedenle zanaata, sanata ve tabii ki yöresel değerlerimize, başta bizler sahip çıkarak çocuklara aktarmalıyız. Doğduğum köyün eski adı olan Baksı’daki müzemizin kuruluş amacı da budur” dedi.

Tuvallerinde beliren insanoğlunun soyutlaşmış gölgeler olduğuna vurgulayan Prof. Dr. Koçan, sözlerini şöyle sürdürdü: 

“Baksı ‘şaman’ anlamına geliyor. Köyümün eski adının Baksı olması, şaman geleneğinin bir devamı olarak görülebilir. Heykellerden oluşan şamanik figürler üzerine kendi hayatımdan semboller var. Buradaki figürler babam ve annemin yaşam mücadelesini tarif eder. Benim resimlerimde insan bedeni kaybolmuş ancak temsili olarak silüeti görünür. Şamanik insan belki de söz konusu bilişselliğin ve teknolojinin ürettiği yeni insan olacaktır. Dolayısıyla resimlerimin öznesi şaman, bedeninin ötesinde bir temsildir.

Kendi yazgısını yüzünde taşıyan nihai öznedir. Güncel bir ikona olarak tuvalde yeniden üretilmiş, dijitalleşmenin yalnızlaştırdığı bireydir. Tasarlayamazsak geleceğimiz olmaz. İnsanlarımız kendi varlığını kafasında oluşturması lazım. Biz geçmiş miyiz yoksa gelecek miyiz diye. Biz her ikisiyiz de. Biz dünümüzü inkâr edemeyiz. Bizler dünümüzle, sanatımızla varız. Bizlerin köyden kentlere gidişi destansı bir öykü aslında. Müthiş bir yalnızlık yaşıyoruz. Gidecek başaracak ve döneceksiniz.” 

CAM ALTI TEKNİĞİNDEN YOLA ÇIKTIM

İstanbul’daki atölyesinde sanat çalışmalarını sürdüren ve cam altı tekniğinden esinlenerek silikonla yaptığı resimlerini Gaziantep’e getirdiğini bildiren Prof. Dr. Koçan, devamla şunları anlattı:

“Ayrıca tuval üzerine akrilik, yağlı boya ve farklı tekniklerle de resimler yapıyorum. Resim yapmak bir yaşama biçimidir. Sanatçının gerçek aracıdır. Yazarlar yazar, ressamlar resmeder, heykeltıraşlar şekil verir. Resim yapmak benim en inandığım ifade aracımdır. Dil genel ifade ile ilgilidir. Onu yücelttiğimiz zaman şiir yazarız, roman yazarız. Sanat bir arayış biçimidir. Bizim masallarımız vardı. Şimdi diziler bizi tutsak ediyor. İnsana yatırım yapmalıyız. Kişisel olarak düşüncem budur. Morali yüksek insan başarılı olur. Baksı müzemizi kurduk. İnsanlar soruyor ‘ne değişti yöre insanında’ diye. Niye değişsin ki? Bu bir kültürdür. Sizlerin kutnusu gibi.”

SOSYAL MEDYADAN UZAK DURUN

Sergi açılışına katılan SANKO Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Güner Dağlı ise eserlerini Gaziantep’teki sanatseverlerle buluşturan Prof. Dr. Hüsamettin Koçan’a teşekkür etti.

Açılışa gelen öğrencilere seslenen Prof. Dr. Dağlı, “Bir kuşak köyden çıkıp kendini anlatmaya çalıştı. Bunu Kemal Sunal filmlerinde çok gördük. Köyden şehre, oradan başarıp tekrar köyüne dönmesi gibi. Artık kendi medeniyetimizi sergilemeye başladık, kendimizi ifade edebiliyoruz. Kitap okuyun. Sosyal medyadan da uzak durun. Kötü kitap yoktur” uyarısını yaptı.

Konuşmalardan sonra, Sanko Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Güner Dağlı, SANKO Holding tarafından bastırılan ve Gaziantep Arkeoloji Müzesi’nin bilimsel yayını olan “Belkıs Zeugma ve Mozaikleri” isimli bilimsel yayını sanatçı Prof. Dr. Hüsamettin Koçan’a hediye etti.

Sergi açılışına, sanatçının seramik sanatçısı eşi Oya Koçan, SANKO Okulları Genel Müdürü Mümtaz Fırat Asyalı, SANKO Park AVM Müdürü Niyazi Büyükaksu, Gaziantep Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi ve Gaziantep Ticaret Odası Güzel Sanatlar Lisesi’nden öğretim üyeleri ve öğretmenler, Yazar Fevzi Gönenç, Sanko Sanat Galerisi Yürütme Kurulu Başkan Yardımcısı Cengiz Halil Çiçek, Yürütme Kurulu Üyesi Murat Köylüoğlu, Seçici Kurul Üyesi Aslı Özen, sanatçılar ve sanatseverler katıldı.

Koçan’ın, Sanko Sanat Galerisi’nde değişik boyutlarda 21 eserinin yer aldığı sergisi, 22 Mart’a kadar her gün 10.00 - 22.00 saatleri arasında gezilebilecek.

SANATÇI

1946 yılında Bayburt’ta doğan Prof. Dr. Koçan, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde uzun yıllar öğretim üyesi olarak görev yaptı ve 1997-2005 yılları arasında fakültenin dekanlığını üstlendi. 1980 yılında “Türk Halk Resimleri” konulu araştırmasını tamamladı. 

Uluslararası Plastik Sanatlar Derneği’nin kurucuları arasında yer alan ve 1990-1995 yılları arasında derneğin başkanlığını üstlenen Prof. Dr. Koçan, 1991’de İstanbul Sanat Fuarı’nı kurdu.

2005 yılında kurduğu vakıfla 2010 Temmuz ayında Baksı Müzesi’ne hayat verdi. 2014 yılında TBMM Onur Ödülü’nün sahibi oldu. Baksı Müzesi Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi 2014 Yılın Müzesi Ödülünü aldı. 

Baksı Müzesi Bayburt’a 45 km uzaklıktaki Bayraktar Köyü'nde kurulu sanat müzesidir. Kurulduğu Bayraktar Köyü'nün eski adı olan Baksı sözcüğü eski Türklerde bilgin, hekim, şaman anlamlarına gelmektedir. Müze, çağdaş sanat ve geleneksel el sanatlarına ev sahipliği yapmaktadır.

Prof. Dr. Koçan, “Sanat Tır” ve Sanat Çadır” gibi projelerle sanatı merkezin dışına taşıma çalışmalarını da gerçekleştirdi.  

Avusturya Salzburg Şehir Onur Ödülü ve Asya Sanat Bienali- Resim Büyük Ödülü’nün içinde olduğu 35 ödüle sahip olan Koçan, 45 kişisel sergi açtı ve çok sayıda ulusal ve uluslararası grup sergisine katıldı.