Geçen hafta sonu şehrimiz adına çok önemli bir çalıştay gerçekleştirildi.  Seçim sonrasında kabine açıklanmadan önce “İnşallah bizim şehirden bir bakan çıkar, o bakanlıkta Kültür ve Turizm Bakanlığı olur” diye dua etmiştim.  Çok şükür ki bu doğrultuda bir gelişme oldu. Kahramanmaraş, tarihi, kültürü ve coğrafyasıyla çok önemli bir şehir olmasına rağmen maalesef ki bu alanda yeterince tanıtımı yapılamamıştı. Kahramanmaraş’ın “Büyükşehir” olmasının akabinde daha önceden yapılan kültürel etkinlikler misliyle artmış ve şehrin tanıtımı açısından güzel işler yapılmaya devam ediliyor.

       Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Mahir Ünal,  seçim sürecinde ulusal kanalların program tekliflerine Kahramanmaraş ya da ilçelerinde çekim yapılması şartıyla evet demesi,  şehrin tanıtımına verdiği önemi gösteriyordu. Sayın Ünal, Bakanlık görevine geldikten hemen sonra defalarca şehre gelmiş, Kültür ve Turizm alanında talepleri dinlemiştir. Hatta kendisi, projeler ile gelinmesi yönünde talimat vermiştir. Tüm bunlar yukarıdaki duamızın neden yapıldığını açıklıyor.

       Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesi, hemen her hafta Necip Fazıl kültür Merkezi’nde, Mehmet Akif Ersoy Kültür Merkezi’nde, konaklarda hatta ilçelerde çeşitli kültürel faaliyetler yapıyor. Ulusal ve Uluslararası fuarlarda şehrin tanıtımı için olanca gayret gösteriliyor. Tabi ki bu sözlerim bazıları tarafından farklı yerlere çekilecektir. Lakin bizi bilen bilir, kuru iftiralara pabuç bırakmayacağımızı da hak ve doğru dışında tek kelimeyi nefsani hareket ederek yazmayacağımızı da bilirler. Kitap fuarındaki rutin gezileri dışında Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Fatih Mehmet Erkoç ile hiç karşılaşmadım, beni de tanımaz. Diğer ilçe belediye başkanlarımız da beni ismen duymuş olabilirler fakat tanıdıklarını sanmıyorum. Dolayısıyla hiçbir yerel idareden de talebim olmadı, inşallah bundan sonrada olmayacak. Buna rağmen Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanı Sayın Mehmet Fetih Yanardağ Bey’i tanırım ve bir kültür sevdalısı olarak çalışmalarını takip ederim. Şehrimiz adına verdiği mücadeleyi takdir etmemde de hiçbir beis yoktur, marifet iltifata tabidir. Davet edildiğimiz tüm kültürel faaliyetlere katılmayı adet edinmişimdir.

       Şehrimizde düzenlenen kültür çalıştayına da Kahramanmaraş Valiliği İl Kültür Turizm Müdürlüğü tarafından davet edildim ve çalıştaya katıldım. Sayın Ünal ve Sayın Erkoç ve Sayın Güvençer’in konuşmalarını dinledim ve verilen emeği, yapılan çalışmayı ve geleceğe dönük projeleri gördüm, sevinerek salondan ayrıldım. Biz de karınca kararınca şehrimiz adına bir proje dosyası hazırlamıştık ve yetkili arkadaşlara ulaştırdık. İki hafta önce yazdığım üzere, Kültür Bakanı bizim şehrimizden, çalışmayı seven ve gece gündüz mücadele eden bürokratlarımız var, artık Düyükşehiriz ve Sayın Valimiz bizim için büyük şans demiştim: çalıştayda gördüklerim sözlerimizdeki haklılığı ortaya koydu.

       Gelelim Ak Parti İl teşkilatı tarafından şehrimizin yazarları ve şairleri ile Bakanımız Sayın Ünal’ın bir araya geldiği akşam yemeğine. Şevki Karabekiroğlu Hoca’mın www.maraspusula.com’daki yazısına özellikle yemekle ilgili bölüme katılmamak elde değil.  Böylesine önemli bir organizasyondan dolayı başta Ak Parti İl Başkanı Sayın Ahmet Özdemir olmak üzere tüm ekibine teşekkür ediyorum, yakışanı yaptılar. Genç ekip olağan üstü gayret ile güzel bir organizasyon gerçekleştirdiler.  Bu güzelliğin tek eksiği maalesef ki “Tereciye tere satılmaz” atasözünden habersiz bir kısım insanlardı. Devlet protokolünün ne olduğunu bilmemek bir yazar için ayıptır! Yazarlar ve şairler yemeğinde, organizasyonu harikayken, Kültür Bakanımız Sayın Mahir Ünal, mütevazi kişiliği ile mikrofonu orada bulunanlara bırakmışken beklenirdi ki kendimizi övmek yahut yazdıklarımızın reklamını yapmak yerine şehir adına birkaç kelam edile. Ben çok sayıda etkinlikte bulundum, ilk kez bir yemekli toplantıda kitap verme yarışına girenleri gördüm. Kültür Bakanımız elbette buraya davet edilenlerin yazarlar ve şairler olduğunu, kitaplarınızın olduğunu biliyordur, bilmiyorsa dahi bunun yolu, adabı bu şekilde değildir, bunu en iyi yazan insanlar bilmelidir.

       Hayatımız boyunca “la talebe la red” ilkesiyle yaşayalım istedik. Akşam yemeği için davet edildiğimizde Sayın Ünal’ın bulunduğu masada yer almamız yönünde oradaki arkadaşlar tarafından tarafımıza bir rica geldi. Bu duruma itiraz ettik. Çünkü biz haddimizi de hakkımızı da biliriz.  Şevki Karabekiroğlu Hoca’nın aynı tepkiyi verdiğini duyunca, Hoca için ısrarcı olmalarını tavsiye ettim. Ricaların devamında ise bir köşeye oturmayı uygun gördük.

       Serdar Yakar, Arif Yücel, İnci Okumuş, Nedim Tepebaşı gibi yakinen tanıdığım yazar ve şair dostları görmek beni mutlu etti. Diğer taraftan hem İnci Okumuş Hanımefendi hem de Arif Yücel Hocam hal, tavır ve ifadeleri ile fikir adamlığının en güzel örneğini gösterdiler.

       Bizim, kimseyi bir teraziye koyup tartma gibi ne hakkımız vardır ne de ahlakımız buna müsaade eder.  Kem söz de sahibine aittir. Bir kez daha buradan belirtiyorum, ben Tarih meraklısı bir adamım, öğretmenim, şehrime yahut kültürüme bir katkım olursa bundan bahtiyar olurum. Hak bildiğim yoldan ve doğrudan ayrılmamak içinde Allah’a dua ederim.

       Kültür Bakanımıza Mahir Ünal Bey’e,  Valimiz Sayın Mustafa Hakan Güvençer’e,  Büyükşehir Belediyemize, Ak Parti İl Başkan Sayın Ahmet Özdemir başta olmak üzere tüm emeği geçenlere teşekkür ederim.

       Son bir söz daha… Gel etme Cancazım sor meramını, al cevabını. Biz ne Kaf dağıyız ne de umman. Biz ancak kendini bilmeye çalışan aciz bir garibiz. Kem söz sahibini bağlar…

 

Yazarın www.maraspusula.com daki diğer yazıları.