KKTC’de Neler Oluyor?

Abone Ol

Kıbrıs 1571’de 700.000 şehit vererek fethedildi. 307 yıl Osmanlı idaresinde kaldı. 1897 yılında 92.000 altına İngilizlere kiralandı. 29 Ekim 1914 İttihatçıların istekleri ile Cihan harbine girdik. İngilizler; yenilmemiz ve Lozan Anlaşması ile adayı tek taraflı olarak ilhak etti. 1974’de kadar  Rum tarafından oldular. Yapılan katliamlara göz yummaya devam ettiler. Amaçları, Türkleri yok etmek ve Adayı Yunanistan’a bağlamaktı. Bunun üzerine Türkiye gereken müdahaleyi yaptı. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini 1974’te garantör olarak müdahaleyi yaparak, Rumların katliamlarına son verdi ve bağımsız KKTC kurdu. Adada huzur tesis edildi. Şimdi ise yine kaldıkları yerden ve başka versiyondan Adanın tamamının Rumlara verilmesi husunda şu veya bu planlarla bu güne kadar çalışmalarına devam etmektedirler. Birleşmiş Milletlerinde buna zemin hazırladığını, bu hususta BM danışmanı Jane Holl LUTE’U Adada taraflar arasında mekik dokumasının sebebini anlamak zor değil. Cumhurbaşkanı Sayın Mustafa AKINCI ile LUTE bu günler bir araya gelecekler. Marunîler vasıtasıyla Rum kesiminin toprak kazanması için yeni öneriler ileri sürecekleri aşikârdır.

Marunîlerin KKTC’ne acilen dönmeleri için bazı dairelere Müsteşar Gürdal Hüdoğlu, Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanlığı, Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanlığı,  Ekonomi ve Enerji Bakanlığı‘na ayrı ayrı gönderilen yazısında; Gürpınar, Karpaşa ve Özhan Köylerine yerleştirilmeleri için 9.871.007 kuruşluk keşif bedeli belirlenmiş, söz konusu köyler için altyapı kapsamında keşif raporları ve haritaların hazırlandığı, dolaysıyla gerekli meblağın hazır olduğu ifade edilmektedir. Marunîleri tanıyalım: Roma Katolik Kilisesine bağlı Hıristiyanlardır. Arapça, Türkçe ve Yunanca bilmektedirler. İbadetlerini Arapça yapmaktadırlar. Orta çağda Levanten (Doğu Akdeniz bölgesine bu isim verilmektedir). Dinsel çatışmalar nedeniyle kaçarak Kıbrıs’a gelip, yerleşmişlerdir.

“26 Temmuz 2017’de yapılan üst düzey bir toplantıda bu karar alınmış ve kamuoyuna sunulmuştur. Acilen Marunîlerin Karpaşa, Özhan ve Gürpınar köylerine yerleşmeleri için gerekli tedbirlerin alınarak yapılan planlama çerçevesinde tamamlanması istenmektedir. Bu çerçevede bu projelerin acilen tamamlanması ve yürürlüğe konulmasını büyük önem taşımaktadır”. Şeklinde Müsteşar HÜDOĞU ifade etmiştir.

Ayriyeten “Aman gelsinler ne olacak ki” Bu iyi niyet göstergesine karşı bugüne kadar bir adım dahi atmayan Rum yönetimi, jest yerine Kıbrıs’ın tamamına talip. Bu durum ne zaman fark edilecek ve tedbir alma yönüne ne zaman gidilecek? Bu yanlış KKTC ‘nin iğfali anlamını taşımaktadır. Gürpınar Mahalle Muhtarı Parteslis, 2012 yılında Hacıfessasla zamanın Cumhurbaşkanı Derviş EROĞLU’nu ziyaret ederek, Marunîlerin köylerine dönmeleri hususunu dile getirdiklerinde; EROĞLU ise “şu anda hemen gelin diyecek pozisyonda değilim, bunun değerlendirilmesi lazım” demesine rağmen bu meseleyi gündeme hiç alınmamıştır. Kasım ayı içerisinde Maroniler; Kıbrıslı Türkler ve Rumlarla birlikte bir toplantı yapıldı. Gürpınar Mahalle Muhtarı “Kıbrıslı Türklerin, Başsavcılığın Kuzeydeki bütün mülklerinin Maronilere verilebileceğini söylediği bilgilerini ilettiklerini” iddia etmektedir.

Bu toplantıda ayrıca bu köylerin %20’si Türklere tapulandığını ve bunlarında Maronilere verileceğini, kullanıcılardan tazminat talep edebileceklerini veya başka bir mülk verilebileceğini teyitte bulunulduğunu da ileri sürmektedirler. Hatta alt yapı çalışmaları, gerekli bakım ve onarımlarının da Türklere ait olacağını da söylenilmiştir.  Bu müzakerelerin konusu olan “mülkiyet”Rum tarafının tezlerinin kabulü anlamına gelir’ki zira KKTC Cumhur Başkanı Mustafa AKINCI dönemine kadar mülkiyet konusu hep takas tazminatı üzerinde şekilleniyordu. Kıbrıs Türklerini göç ettirme ve yer değiştirmeye zorlayacak her türlü isteği ellerinin tersiyle itmişlerdi.

Bugün “Üç-beş Marunî’den bir şey olmaz” diyenler, takas ve tazminatla birlikte iade tuzağına düşürülüp, emsal teşkil edilerek, Kıbrıs Türklerini zaafa düşürüleceği evinden ve barkından edilmesine kapı açılacağı hatırdan çıkarılmamalıdır. Rum tarafında Marunîlerin Temsilcisi Yıannakis Musap 1960 yılında Marunîler Rum tarafında olmayı kabul ettiklerini, Kıbrıs Rum tarafına ait olduklarını, bu isteğe saygı duyulmasını ifade etmişlerdir. Marunîler açıkça Türk tarafında olacaklar fakat Rum yönetimine bağlı olarak yaşayacaklar. Artık hileyi anlayalım.

Marunîleri, Rum Meclisi’ndeki temsilcisi şu anda Hacirusos Andonis; Rum Yönetimi Başkanı Anastasiades’e hitaben “Biz Marunîler olarak hedefimiz köylerimize bir an önce yerleşmek Vatanımızla yeniden birleşmek için önemli bir dönemden geçiyoruz. Olası bir siyasi çözümle Rum Devletçiğinde olmak istiyoruz”. Demektedirler. Bu durum Türk tezlerini bertaraf etmek, böylelikle KKTC’ni adım adım “gerçek sahiplerine”verilmesi iddiasında olduklarını görmekteyiz. 1950-1974 yılları arasında yaptıkları katliam ve yıkımları dolaysıyla Ortega Raporunda yer alan maddi ve manevi tazminatlarının durumlarından söz eden yok. Batı her zaman Rum tarafında olmaya devam ediyor. O Çeteden insani bir davranış beklememiz beyhudedir. Artık kendimize gelmeliyiz ve Rum tarafının avukatlığını yapmak’tanda vazgeçip, kendi haklarımızı savunmaya acilen ihtiyaç olduğunu da unutmamalıyız.. Kıbrıs meselesi haklı olarak 1974 senesinde halledilmiş olup, Rumlarda şu anda rahat etmektedir.

Netice olarak Marunîlere burasının Türkiye olduğunu hatırlatılmalı. Şayet Rumlarla yaşamak istiyorlarsa orda yaşasınlar. Rahmetli Rauf Denktaş,”KKTC bağımsız bir Devlet, size ne vaat edildi bilmiyorum ama hem öyle, hem böyle olmuyor. Bilmem anlatabildim mi?” ifadelerine tekraren bir göz atsınlar ve düşünsünler. 50 yıldır süren sonuçsuz müzakerelerden sonra Kıbrıs’ta birlikte yaşamanın mümkün olmadığı ortada iken, bu Federasyon meselesinden şiddetle kaçınılmalıdır. Şimdi birde münhasır bölgede Petrol ve Doğalgaz meselesi ortaya çıkmış olup, Rumlar ABD, Çin, AB ve Rusya’yı bölgeye davet edip, sondaj ve doğalgaz iznini vermek cesaretini gösteriyorlar. Bu devletler Rumların hatırına Türkiye’yi dışlamak istemezler ama Türkiye olarak önleyici tedbirlerin alınması gerektiğine inanıyorum. Vesselam…