Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 24 Haziran genel seçim çalışmaları çerçevesinde miting için geldiği Kahramanmaraş’ta gençlere Senegal Sözü vermişti. Erdoğan’ın talimatını ise bizzat Büyükşehir Belediye Başkanı Fatih Mehmet Erkoç yerine getirdi.

İsimlerin belirlenmesinin ardından bir grup Büyükşehir Belediyesinin desteğiyle havayoluyla Senegal’e gitti. Senegal’e giden gezi ekibinin içerisinde yer alan Ak Parti Dulkadiroğlu Gençlik Kolları Başkan Yardımcısı ve Aklıselim Başkanı Bilal Çolak edindiği izlenimlerini paylaştı.

“Tecrübelerimi, utancımı ve gururumu heyecanla paylaşmak istiyorum” diyen Bilal Çolak, izlenimlerini anlatmaya başlayarak sözlerine şöyle devam etti; “İstanbul ile Dakar( Senagal’in başkenti) arası uçakla 7 saat sürdü, BLAİSE DİAGNE hava limanına indiğimizde, şu notu eklemeden asla geçemeyeceğim BLAİSE DİAGNE havalimanı %100 Türk milli malzemelerle Türk şirketi tarafından yapılmıştır. Bizi orada Türk vatandaşlarımız İlhan Bey ve Fazlı Bey karşıladı. Peki kim bu beyefendiler; ben onlara gönüllü Türk yurt dışı eğitmenleri diyorum. TİKA vasıtasıyla orada yatılı bir imam hatip lisesi kurmuşlar ve öğrencileri yurtlarında yetiştiriyorlar.

Aziz Mahmut Hüdai Vakfı İslam Enstitüne yani gece konaklayacağımız yere götürdüler. Enstitü ile havaalanı arası yaklaşık 60 km kadar mesafede. Bu mesafede gördüklerim halen kalbimin ritmini bozmaya devam ediyor; ayakkabısız insanlar, penceresiz evler, toprak yollar, paramparça halk otobüslerinin içi ve dışına kadar dolmuş taşmış sefer halindeki halk otobüsleri, hemen yan yoldan geçen son model land cruiser prodolar, Porscheler, Mercedes jipler...

Vakfa indiğimizde karşımda bir güzellik görüyorum

“Welcome” hemen yanında “Hoşgeldiniz” tabelası

Dünyanın öbür ucunda Türkçe bir karşılama...

Sabah sularında indiğimiz için valizleri hemen üst kattaki mescide bırakıp kahvaltıya indik,

Karşımda yemeği bırakıp gözlerimi doldurtacak bir şey asılı duruyor;

Afiyet Olsun.

Oranın müdürü İlhan Bey'e seslendim; ‘bu Afiyet Olsun cümlesi beni çok duygulandırdı böyle Türkçe kelimeler beni çok heyecanlandırdı, çok sağol’ dedim.

Şöyle söyledi; ‘Bilal bey, arka tarafındaki şey seni duygulandırmadı mı?’ dedi.

Tabi arka tarafıma dönüp baktığımda heyecandan kalbimi ağzıma getiren büyük bir Türk Albayrağ’ımızı gördüm.

Bunu size tarif edemem.

O sırada mutfak kapısından iki tane çocuk girdi ‘Bonjour! Bonjour! Benim adım Saliha bu da kardeşim, ben Türküm ve İstanbulluyum’ dedi. Hem Fransızca hem Türkçe biliyorum dedi.

Tabi iki üniversite bitiren, yabancı dil bilmeyen ben hayretle hemen ona Türk bayraklı balon verdim ve aferin sana dedim...

Peki, orada bulunma nedenimiz Senegal’e gitme nedenimiz neydi?

GORE ADASI

Yani 1587 yılından 1900 yılların başına kadar köle pazarının kurulduğu yeri görmek, köle pazarının halkın üzerindeki etkilerini gözlemlemek ve tekrar yaşanmaması için gençler olarak neler yapabiliriz bunu araştırmaktı.

Biz köle pazarına yani GORE adasına geçmek için sahil kenarındaki gemi bekleme alanına oturduk, gemimiz geldi ve 700 kişi doluştuk, gemideki küçük siyahi çocuklara çantama koyduğum Albayraklı balonları şişirip vermeye başlayınca 700 kişilik kalabalık; MY FRİEND TURKİSH! MY FRİEND TURKKİSH! Demeye başladılar, Türk olduğumuzu bayrağımızdan değil gözlerimizden anladıklarını bir sonraki gezi yerlerinde anladım ve gemimizin içi ALBAYRAĞIMIZ ve sıcak gülüşlerle doldu ve tabi ki slogansız olmaz...

RECEP TAYYİP ERDOĞAN!

Adaya inince oranın yerli rehberi ve onun anlattıklarını dinledik, rehberi orada görevli eğitmen olan Fazlı Bey bize tercüme etti.

GOREE ADASI

(Onursuzluğun adası olan yerin adı: ONUR!)

Çilelerin, Çığlıkların, Adaletsizliğin sesinin yüreğime geldiğini duyuyorum...

Yan yana kurulmuş köle evleri ve 7 şer odası: Yetişkin erkeklerin, Yetişkin bayanların, çocukların odası, ceza odası, düşük yapmak için bayanlara ayrılan düşük odası, süt emzirme odası ve 60 kiloyu düşenler için kilo alma odası...

Burada bir şeye dikkatinizi çekmek isterim: Çocuk olanlarla çocuk olmayanları ayırt etmenin yolu AĞZINDA DİŞLERİ VAR MI? YOK MU? Buna bakılıyor yani, bir buçuk iki yaşlarındaki çocukların dişleri olduğunu düşünürsek.

Bizim o yaşlarda çocuğumuza bez takılı oluyor, bu çocuklar köle sınıfına alınıyorlar.

Afrika’nın birçok ülkesinden zorla kaçırılarak aylarca süren GOREE ADASI yolculuğu bittikten sonra sağ kalıp bu köle pazarında gözlerini açan İNSANLARIN karşılaştığı bu köle kaleleri nice zulümlere ve çığlıklara şahit olmuştur.

Peki Fransızlar, Amerikalılar, İngilizler, Portekizliler 1900'lu yılların sonunda biz bu kıtaya olmadık şeyler yaptık, madden size savaş tazminatı, manen ise size söz veriyoruz bir daha gözünüze görünmeyeceğiz! Deyip oradan çıktılar mı?

Tabi ki de HAYIR!

İlk önce o GORE ADASINI UNESCO aracılığı ile doğal miras alanı edip, oradaki zulümlerin incelenmesini durdurmuşlar.

Yani iskeletleri kazma vurup çıkartıp dünyaya servis edilmesini engellemişler, sonra oradaki en önemli bir konuma, elçilik kalesi açmışlar ben oraya elçilik binası demiyorum kocaman ülkeyi yönetmek için kurulmuş bir kale diyorum...

Sonrada ülkeye kabilecilik sistemini getirmişler.

Bu kabilecilik sistemi ile halkı birbirinden ayırmışlar ve yönetimi daha kolay yapıyorlar. Denebilir.

Kabile reislerinin istemediği bir kişi devlet başkanı dahi olamıyor, yani devlet başkanı olmak için kabile reisleri ile anlaşmak gerekiyor, yani ABD ile anlaşmak gerekiyor.

Tam burada şunu zikrettim içimden: BİR ÜLKENİN GÜCÜ, DİĞER ÜLKELERDEKİ VARLIĞI KADARDIR.

ORTA SINIFIN OLMADIĞI ÜLKE SENEGAL.

Afedersiniz dört kişinin eşekle yol kenarında giderken yanında landrower jeep geçtiğini sürekli görüyorsunuz.

Halk akşam beşte otomatik saat gibi koşmaya başlıyor yollar bir anda zombileştirilmiş koşan insanlarla doluyor 3 saat kadar koştuktan sonra sakince ve normalce evine giden bir ülke...

Herkesin kulağında bir kulaklık var sanmayın ki müzik dinliyorlar hayır hayır kulaklığın ucu boşta duruyor onlar dünyaya kulak tıkayan dünyadan haberi olmayan halk..

Ülkede fabrika yok tamamen BAUBAB ağacı ile yapılan el sanatı ürünler satılıyor.

Orijinal Deri çantalar, insan ve hayvan figürleri, takılar...

Hepsi ellerindeki zımpara kağıdı ile günlerce uğraştan sonra çıkıyor ve maddi değeri yok turistlere kaça tuttururlarsa, o anda o kadar çok dil bilmek istedim ki...

Çocukların el işçiliği yaptığı küçük pazarların içinden çıkıp, TİKA ve Türk Maarif Vakfına bağlı ücretsiz ve yatılı olan okullarda eğitim aldıklarını görünce, Ülkenin geleceği için ekilen tohumların ayak seslerini duyuyorum.

Allah, orda Milli Ve Vatansever bir şekilde görev yapan eğitimcilerden razı olsun.

Orada Türk Firmaları, TÜRK EXİMBANK aracığı ile %100 Türk malları kullanmak şartıyla Türk iş adamlarına imkan sağlıyor. Başkente dudak uçuklatan statlar, otel, devlet konferans ve toplantı salonu, havaalanı, halk pazarları yapmaya başlayan ve bu saydıklarımı ihale süresinden önce ve birinci sınıf eserler eser üreten Türk firmaları, bundan sonraki ihalelerde de çalışmaya ve ihale kazanmaya devam edeceği aşikardır.

ANADOLUMA getirdiğim bu tecrübeleri size sunmaya çalıştım,

Başta Reisimiz ve Devlet Başkanımız Recep Tayyip ERDOĞAN ve Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesine biz gençlere bu imkanı ve tecrübeyi yaşattıkları için teşekkürlerimi borç bilirim.”