Müslim sahabeden Hazret-i Cabir’den (R.A.) rivayet etmiştir ki: Resulullah (S.A.V.)’in şöyle buyurduğunu duydum: "İblisin tahtı deniz üstündedir. Adamlarını gönderir. İnsanları saptırmağa çalışır." Sahabe efendilerimizden Ebî Saîd Hazretlerinden de (R.A.) hadis-i şerif şu şekilde nakledilmiştir Resulullah Efendimiz (S. A.V.) İbn-i Said’e sordu:

"— Ey Ebî Saîd şu an ne görüyorsun?"  

"—Su üstünde bir taht görüyorum. Deniz üstünde etrafını yılanların çevirdiği bir taht görüyorum." Sahabe hazretlerinin gördüğünü arz etmesinden sonra iki cihan güneşi, sevgililer sevgilisi de (S.A.V) buyurmuşlardır ki "İşte o, iblisin tahtıdır." Hazret-i Cüneyd efendimiz de tefsirinde zikretmişlerdir ki: "Ebû Reyhane'den nakledildiğine göre Resulullah (S.A.V.) şöyle buyurmuşlardır: “İblis su üzerinde kendisine bir taht edindi. Âleme iki şeytan gönderir ve onlara tam bir sene mühlet verir. Bir sene zarfında âlemde istediği yoldan çıkmışlık varsa ne âla, yok, eğer çıkaramamışlarsa onların ellerini, ayaklarını kesip asar. Sonra âleme iki şeytan daha gönderir ki âlemde fitne fesat hiç bitmesin ve hep devam etsin." Kıymetli dostlar, yüce kitabımız Kur'an-ı Kerim'de algılayabilen ve fark edebilenler için çok katmanlı hakikatler ve bilimsel gerçekler bulunmaktadır. Şimdi sizlere örnek vereceğim ayette de durum aynen böyledir ve hem iblisin denizlerde ki hükümdarlığına hem de denizlerle ilgili bilimsel bir gerçeğe işaret buyurulmaktadır. "Yahut (o kâfirlerin duygu, düşünce ve davranışları) engin bir denizdeki yoğun karanlıklar gibidir ki, onu dalga üstüne dalga kaplıyor; üstünde de bulut. Bir biri üstüne karanlıklar... İnsan, elini çıkarıp uzatsa, nerdeyse onu dahi göremez. Bir kimseye Allah, nur vermemişse, artık o kimsenin ışık ve aydınlıktan nasibi yoktur." Nur Suresi 40. ayet. Kıymetli dostlar, her zaman dediğim gibi Kur'an'ı Kerim’e sarılsak ve onu tam manasıyla incelesek hayatımıza da adapte etsek Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde de olduğu gibi yeniden cihan hâkimiyetini sağlarız. Bahsi geçen ayette denizaltı isimli savaş makinesine ve onun çok sessiz çalışıp kimsenin onun faaliyetlerini fark etmemesine işaret vardır. Çünkü şu anda Alman, İsrail, Amerikan, İspanyol, Rus Denizaltılarının çalışma sistemi tıpkı ayette bizlere bildirildiği gibidir. Ne diyordu ayet, tekrardan hatırlatalım: "Onu dalga üstüne dalga kaplıyor; üstünde de bulut. Bir biri üstüne karanlıklar... İnsan, elini çıkarıp uzatsa, nerdeyse onu dahi göremez." Günümüzde ulaştığımız teknolojide radarın yakalayamadığı, sessiz çalışan ve etrafına manyetik enerji yayan denizaltılar bulunmaktadır. Ayrıca denizlerde ve okyanuslarda su altında bulunan askeri ve bilimsel üstlerden yayılan manyetik dalgalar ile insanların psikolojisine negatif manada etki etmek ve zihin kontrolü yapılmaktadır. Şimdi ayeti bir kez daha hatırlayalım: "Yahut (o kâfirlerin duygu, düşünce ve davranışları) engin bir denizdeki yoğun karanlıklar gibidir ki, onu dalga üstüne dalga kaplıyor; üstünde de bulut. Bir biri üstüne karanlıklar." Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır Efendi tefsirinde burada işaret edilen hususlardan birinin de insanlarda ki karamsarlık ve buhranın şer güçler ve iblis tarafından yayıldığına işaret var diyor. İlk denizaltıların yapılma girişimi Türkler de Sultan III. Ahmed Han zamanında başlar ve ismi de Tahtel Bahir'dir. Bu çalışmalara Sultan II. Abdülhamid döneminde de ilk defa torpido atabilen denizaltılar ile devam edilmiştir. Batıda denizler altında yol alan ilk araç, Cornelis Drebber tarafından Sultan III. Ahmed zamanında inşa edilen denizaltı taklit edilerek yapılmıştır. Ondan sonra denizaltılar çok geliştirildi ve 1954’te nükleer denizaltıların yapımına kadar gidildi. Günümüzde, geliştirilmiş denizaltılarla denizaltındaki coğrafi yapıyı, denizlerin derinliklerini, denizaltı yaşamını öğrenebiliyoruz. Tüm bu bilgilerin elde edilmesi son yüzyılların sanayisinin icadı olan araçlarla mümkün olmuştur. Bu teknolojiyi kullanmaksızın bir insanın, denizin 50 metre dibine bile inmesi ve bu seviye hakkında bilgi sahibi olması mümkün değildir. Denizlerin 200 metre kadar altına inildiğinde karanlık bir ortama varılır. 1000 metre seviyesindeki derinliğe inildiğinde buranın Dünya’nın en karanlık yeri olduğunu söylemek doğru olacaktır. 200 metrenin altındaki ortamda ayetin ifadesine uygun bir şekilde “elini çıkartanın neredeyse kendi elini göremeyeceği” bir ortam mevcuttur. Gerçekten de engin denizlerin, okyanusların altı zifiri karanlık bir yapıdadır. Denizlerin üst kısmı günün en aydınlık zamanını yaşarken bile, denizin 200 metre altı yine kapkaranlıktır. Kuran’ın indiği dönemde, denizlerin altında böyle karanlık bir yapının olduğuna dair bilimsel veya gözlemsel bir bilgi mevcut değildi. Kuran, ancak uydular aracılığıyla göklerdeki anlayabileceğimiz birçok gerçeği uydusuz anlattığı gibi denizlerin altında ancak denizaltı ve benzeri aletlerle anlaşılabilecek gerçekleri de denizaltı olmadan, araçsız, gereçsiz bir şekilde açıklamaktadır. Uzaydan denizlerin altına, bu kadar ayrı alanlarda açıklamaları olan Kuran, her alanda istisnasız isabet kaydetmekte, hiç yanılmamakta ve Allah tarafından indirildiğini, kendisi, kendisiyle her daim ispat etmektedir.

DENİZLERİN ALTINDA DA DALGALAR VAR

Çıplak gözle baktığımızda denizin üstünde dalgalar görürüz, fakat denizin alt kısmında durgun bir suyun var olduğunu zannederiz. Bu yüzden ayette ifade edilen “dalga üstünde dalga” ifadesini ilk başta anlayamayabiliriz. Derin denizlerin alt kısımlarında yoğunluk, üst kısmından fazladır. Bu yoğunluk farklılığından dolayı adeta tabakalaşmış denizin içerisinde iç dalgalar da olmaktadır. Bu dalgalar yüzey dalgaları gibi hareket etmektedirler. Bu iç dalgaların keşif tarihi 1900 yılıdır. Denizin içinde oluşan bu dalgalar gerçekten de Kuran ayetinin ifade ettiği “dalga üstünde dalga” yapısını oluşturmaktadır. Engin denizlerin dibinde zifiri karanlık varken, bu karanlığın içinde iç dalgalar ve bunun üstünde yüzeydeki dalgalar üst üste gelmektedir. Kıymetli dostlar, incelediğimiz ayet, denizin en dibindeki karanlıktan, yüzeye kadar ışığın hareketine de dikkat çekmektedir. Güneşten gelen ışınlar bulutlara çarparak kırılmakta, burada bir miktar ışık kaybı olmaktadır. Denizlerin yüzeyine gelen ışık, derinlere gittikçe ışık spektrumundaki ayrışma gibi ayrışmaktadır. İlk tabaka ışığın sarı kısmını, ikinci tabaka ışığın yeşil kısmını tutmakta, bu böyle devam etmekte, en son yedinci aşamada ışığın mavi kısmı da kalmamaktadır. Böylece denizin derinlikleri indikçe ışık tamamen yok olmaktadır. Kur'an'ı Kerim'de incelediğimiz diğer ayetlerde de Hazret-i Allah anlatacağı konularla ilgili birbirinden ilginç benzetmeler yapmaktadır ve bu benzetmelerden biri de denizler ve deniz vasıtalarıyla ilgilidir. Rabbimiz denizlerin karanlıklarını, üst üste dalgalar olarak tasvir etmekte ayrıca denizde kullanılacak vasıtalara işaret etmektedir. Tüm incelediğimiz ayetler, Allah’ın, Kuran’da verdiği örnekleri mucizevi bir şekilde seçtiğini bizlere ufuk çizdiğini ve her şeyi yaratan Allah için bilinmeyen diye bir şey olmadığını ve her şeyi de hakkıyla bilip kuşattığını göstermektedir. Bu manada her ne kadar biz Müslümanlar kutsal ve bilgelik kitabımız Kur'an-ı Kerim’den uzak olma bahtsızlığında bulunsak da batılıların Kur'an'ı Kerim'i satır satır okuduğundan ve her türlü tefsiri de incelediğinden emin olabilirsiniz. 

Kuranda Geçen Deniz Vasıtasıyla İlgili Ayetler:

Kıymetli dostlar, lütfen birazdan okuyacağınız ayetleri tefekkür edin ve çok yönlü olarak araştırın. Ayrıca aşağıda okuyacağınız ayetleri tefsir sahibi âlimlerin, teknoloji tarihi çalışanların Batılılar için bu ayetlerden gemi ve deniz altı tekniklerini bulup geliştirdiklerini de yazdıklarını sizlere arz etmek isterim. Ayetlerden sonra günümüzde büyük devletlerin denizaltı teknolojisinde hangi aşamalara geldiklerini ve ne tür denizaltılar ürettiklerini de yazacağım ki okuyacağınız ayetleri bir de bu çerçevede değerlendirin.   

1- "Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün art arda gelişinde, insanlara yararlı şeyler ile denizde yüzen gemilerde, Allah'ın yağdırdığı ve kendisiyle yeryüzünü ölümünden sonra dirilttiği suda, her canlıyı orada üretip-yaymasında, rüzgârları estirmesinde, gökle yer arasında boyun eğdirilmiş bulutları evirip çevirmesinde düşünen bir topluluk için gerçekten ayetler vardır." 

(BAKARA SURESİ/ 164)

2- "Onu yalanladılar. Biz de onu ve gemide onunla birlikte olanları kurtardık, ayetlerimizi yalan sayanları suda-boğduk. Çünkü onlar kör bir kavimdi."  

(A'RAF SURESİ/ 64)

3- "Karada ve denizde sizi gezdiren O'dur. Öyle ki siz gemide bulunduğunuz zaman, onlar da güzel bir rüzgârla onu yüzdürürlerken ve (tam) bununla sevinmektelerken, ona çılgınca bir rüzgâr gelip çatar ve her yandan dalgalar onları kuşatıverir; onlar artık bu (dalgalarla) gerçekten kuşatıldıklarını sanmışlarken, dinde O'na 'gönülden katıksız bağlılar (muhlisler)' olarak Allah'a dua etmeye başlarlar: "Andolsun eğer bundan bizi kurtaracak olursan, muhakkak sana şükredenlerden olacağız."  

(YUNUS SURESİ/ 22)

4- "Bizim gözetimimiz altında ve vahyimizle gemiyi imal et. Zulmedenler konusunda bana hitapta bulunma. Çünkü onlar suda- boğulacaklardır."  

(HUD SURESİ/ 37)

5- "Gemiyi yapıyordu. Kavminin ileri gelenleri kendisine her uğradığında O'nunla alay ediyordu. O: 

6- "Eğer bizimle alay ederseniz, alay ettiğiniz gibi biz de sizlerle alay edeceğiz" dedi."  

(HUD SURESİ/ 38)

7- "Allah, gökleri ve yeri yaratan ve gökten su indirip onunla size rızık olarak türlü ürünler çıkarandır. Ve onun emriyle gemileri, denizde yüzmeleri için size, emre amade kılandır. Irmakları da sizin için emre amade kılandır."  

(İBRAHİM SURESİ/ 32)

8- Sizin Rabbiniz, fazlından aramanız için denizde gemileri sizin için yürütür. Gerçekten O, size karşı merhametli olandır.  

(İSRA SURESİ/ 66)

9- "Gemi, denizde çalışan yoksullarındı, onu kusurlu yapmak istedim, (çünkü) ilerilerinde, her gemiyi zorbalıkla ele geçiren bir kral vardı."  

(KEHF SURESİ/ 79)

10- "Böylelikle biz ona: "Gözetimimiz altında ve vahyimizle gemi yap. Nitekim bizim emrimiz gelip de tandır kızışınca, onun içine her (tür hayvandan) ikişer çift ile içlerinden aleyhlerine söz geçmiş (azap gerekmiş) onlar dışında olan aileni de alıp koy; zulmedenler konusunda bana muhatap olma, çünkü onlar boğulacaklardır" diye vahyettik."  

(MÜ'MİNUN SURESİ/ 27)

11- "Görmüyor musun ki, size ayetlerinden (bazılarını) göstermesi için, gemiler Allah'ın nimetiyle denizde akıp gitmektedir! Hiç şüphesiz bunda, çok sabreden, çok şükreden için gerçekten ayetler vardır."  

(LOKMAN SURESİ/ 31)

12- "Onların soylarını dolu gemilerde taşımamız da kendileri için bir ayettir." (Bu ayette mucizevi olarak şeytanilerin tasarladığı kıyamet sonrası dünyaya yeniden hayat vermek için okyanuslarda şu anda denizaltı gemi ve üslerde saklanan insan ve hayvan DNA'ları ile bitki tohumlarına da işaret vardır.) 

(YASİN SURESİ/ 41)

13- "Onlarda sizin için yararlar vardır. Onların üstünde göğüslerinizde olan bir hacete (ihtiyaca ve arzuya) ulaşırsınız; onların ve gemilerin üstünde taşınırsınız."  

(MÜ'MİN SURESİ/ 80)

14- "Denizde yüksek dağlar gibi seyreden gemiler O'nun ayetlerindendir."  

(ŞURA SURESİ/ 32)

"Siz de onlara karşı gücünüzün yettiği her kuvvetten ve cihat için beslenen atlardan hazırlık yapın, onunla hem Allah düşmanını korkutursunuz hem sizin düşmanınızı hem de onlardan başka diğerlerini ki onları siz bilmezsiniz, Allah bilir ve Allah yolunda her ne masraf verseniz ecri size tamamen ödenir, hiç de ziyan etmezsiniz."

Enfal Suresi-60. Ayetin Tefsiri:  

Allah’ın âdet ve kanunlarına göre zafer ve başarının şartlarını açıklayan ayetler (45-46) içinde bu ayete de işaret edilmişti. İslâm’a göre savaş gücüne sahip olmaktan, savaş için hazırlanmaktan maksat, dinleri başka da olsa fiilen savaşarak insanları öldürmek olmayıp onların maddî ve manevi olarak kendilerine ve başkalarına zarar vermelerini engellemektir. Bu da, düşmandan daha güçlü olmakla mümkündür. Sağduyusunu yitirmemiş olan topluluklar, ortada zaruret bulunmaksızın kendilerinden daha güçlü bir topluluğa saldırmazlar. “Hazır ol cenge eğer ister isen sulhu salâh” şeklinde manzumlaştırılmış bulunan bu ilke, barışın ancak bunu isteyenlerin caydırıcı güce sahip olmaları sayesinde gerçekleşebileceğini ifade etmektedir. Ayetin bu kısmı evrensel bir gerçeği dile getirmektedir. Buradaki “savaş atları” ve bazı sahih hadislerde (Müslim, “İmâre”, 167) teşvik edilmiş bulunan okçuluk ve atıcılık ise tarihi şartlar içinde yapılmış bir tavsiyedir, bir semboldür. Bunun günümüze yansıyan anlamı ise “en uygun, maksadı gerçekleştirmede en etkili olan silahlar ile diğer araç gereçler, askerî eğitim, savunma ve savaş stratejisi gibi savunma ve zafer için gerekli olan her türlü askerî güç ve imkânlar” demektir. Hazret-i Şeyh Mahmud Sami Ramazanoğlu Efendi’de Bedir Gazası ve Enfal Suresi Tefsiri kitabında Enfal Suresi 60. ayetin tefsirinde işaret edilen mananın tank, top, füze, torpido, uçak vs. gibi günümüzde kullanılan silahlar olduğunu yazmıştır.

Denizaltı Teknolojisinde Ulaşılan Nokta: 

1- Rusya: Kıymetli dostlar, Proje 636.3 kapsamında üretilen Rus menşeili yeni dizel-elektrikli denizaltılarda benzeri görülmemiş düşük ses çıkarma özelliği bulunmaktadır. Bu nedenle de 636.3’e Batı’da 'okyanustaki kara delikler' adı verilmiştir. Süper hassas sonar cihazlarıyla donatılmış NATO destroyerları, çok amaçlı denizaltının yakında bir yerlerde olduğunu bilse dahi onu sıklıkla saptayamamaktadır. Novorossiysk, bu proje kapsamında üretilen 6 farklı denizaltının ilki. Haziran 2014'te suya indirilen denizaltı, Novorossiysk limanında demirliyor. Bu denizaltının ardından Karadeniz filosuna tek tip 'Rostov-na-Donu', 'Starıy Oskol', 'Krasnodar', 'Velikiy Novgorod' ve 'Kolpino' denizaltıları da katıldı. 'Rostov-na-Donu', Rus Deniz Kuvvetleri'nin tarihinde gerçek bir düşmana füzelerle saldırı düzenleyen ilk denizaltı. Novorossiysk'in torpido güvertesinde hem deniz hem de kara hedeflerini vurabilen mayın, torpido ve Kalibr füzelerinden oluşan tam bir cephanelik sığdırılabiliyor. Burun kısmında yer alan 6 adet 533 milimetrelik torpido düzeneği, her türlü cephaneyi alabiliyor ve çok amaçlı bir fırlatma sistemi teşkil ediyor. Denizaltıya gerekli elektriği ise her biri 1.500 kilovat kapasiteli 2 adet dizel jeneratör sağlıyor. Ana tahrik motoru, 5.500 beygir gücü üretiyor. Bir defasında Akdeniz'de ABD'ye ait destroyer, 3 gün boyunca aradığı denizaltıyı, su yüzünde karşısında görünceye kadar bulamamıştı. Dizel-elektrikli denizaltılarının diğer araçlara, örneğin nükleer denizaltılarına göre çok sayıda üstünlüğü bulunuyor. Daha kompakt olan bu denizaltılar sığ sularda hareket edebiliyor, kıyıya çok yaklaşarak sabotaj amaçlı dalgıçları çıkarabiliyor, dibe yatabiliyor, dar geçitlerde gizlice mayın yerleştirebiliyor. Modern yaşam destek sistemleri denizaltıların 5 güne kadar su altında kalmasını sağlıyor.

2- ABD: ABD donanması artık dünyanın en ölümcül denizaltısına sahip. Nükleer enerji ile çalışan 102 metre uzunluğundaki John Warner denizaltısı düzenlenen törenle Amerikan donamasına katıldı. 2 milyar dolarlık ölümcül silah ABD donanmasının artık en etkili silahı. Adını eski senatör ve deniz kuvvetleri üyesi John Warner'dan alan denizaltı Norfolk askeri üssünde düzenlenen törenle donanmaya katıldı. Tarihteki en öldürücü silahlara sahip olan John Warner denizaltısı 2 milyar dolara mal oldu. USS John Warner denizaltısını "öldürücü" yapan ise bünyesinde barındırdığı üst düzey teknoloji. 102 metre uzunluğunda, 34 metre genişliğindeki denizaltı modern ve gelişmiş tasarımı ile hem sığ hem de derin denizlerde çok amaçlı hizmet verebilecek. Denizaltında ve üstünde mücadele, özel harekât timini hedefe bırakma, saldırı, gözetleme, istihbarat bu hizmetlerden bazıları olarak öne çıkıyor. 135 kişinin görev yaptığı USS John Warner denizaltısını sadece 2 kişi kullanıyor. Denizaltı torpidoların yanı sıra 12 adet Tomahawk füzesi taşıyor. Virginia sınıfı 7800 tonluk denizaltı nükleer enerji sayesinde yıllarca kıyıya uğramadan görevini yerine getirme özelliğine de sahip bulunuyor. ABD ordusuna bağlı mühendisler, yeni nesil nükleer denizaltılar için en son teknoloji bir tasarım hazırlıyor. Balistik füze taşıyan nükleer denizaltılar için geliştirilen Ohio Replacement (OR) projesinin, denizaltıların pervane sistemini 50 yıl boyunca çalıştırması ve mekanik gürültüyü ortadan kaldırması planlanıyor. Kısaca, dev denizaltılar yarım asır boyunca yakıt ikmali yapmasına gerek olmadan suların altında sessiz sedasız dolaşabilecek. Wired dergisinin haberine göre, oluşturulacak yeni balistik füze filosu, ses çıkarmaması sayesinde düşman savaş gemileri, hücum botları ve denizaltı avcısı uçaklardan daha iyi korunacak. ABD'nin elinde 18 tane bulunan Ohio sınıfı balistik füzeli nükleer denizaltıların boyu ortalama 170 metre ve ağırlıkları 19 bin ton civarında. OR sınıfı denizaltılar, pervanelerine çalıştıran doğrudan mekanik bir bağlantıya sahip. Nükleer reaktörün çalıştırdığı buhar türbinleri, mekanik süreçlerden geçerek yüksek tork gücünü pervaneleri harekete geçirecek seviyeye indiriyor. Bu süreç, denizaltıda mekanik bir gürültüye neden oluyor.

3- İspanya: İspanyol Donanması'nın yaptığı yeni kuşak denizaltıların göreve başlaması, konuşlanacakları rıhtımların dar gelmesi nedeniyle ertelendi. İspanyol medyasında yer alan haberlere göre, S-80 tipi denizaltılarda daha önce de tasarımındaki bir hata nedeniyle su üstünde yüzmesinde sorunlar yaşanmış, sorunun giderilmesi için büyük bir masraf edilmişti. İspanyol El Pais gazetesi, değişikliklerin ardından denizaltının Cartegena'daki rıhtıma sığmadığını yazdı. Gazete, denizaltıların maliyetinin hatalar nedeniyle iki katına çıktığını belirtti. Şu anda her bir S-80 tipi denizaltının maliyetinin 1 milyar Euro’ya yakın olacağının tahmin edildiği vurgulandı. Denizaltının tasarımındaki sorunlar 2013'te başlamıştı. O dönem, denizaltının gerekenden 100 ton daha ağır olduğu fark edildi. Bu da aracın suyun üzerinde kalmasında sorun yaşanmasına yol açtı. Çünkü denizaltı suya batabiliyor, ancak geri çıkamayabiliyordu. İspanyol ordusundan emekli bir yetkili yaptığı açıklamada, birilerinin hesap yaparken ondalık virgülünü yanlış yere koyduğunu ve "hiç kimsenin hesaplamaları gözden geçirirken bunu fark etmediğini" söyledi. Bu hatanın 14 milyon Euro’ya mal olduğu bildirilirken, mühendisler suyun üzerinde kalma sorununun, denizaltıyı uzatarak aşılabileceğine karar verdi. Rıhtımların derinleştirilmesi gerekecek. Devletin sahip olduğu savunma şirketi Navantia'nın tasarımında denizaltının boyu 71 metre ve ağırlığı 2200 tondu. Yeni tasarımla boyu 81 metreye çıkartılırken, ağırlığı 3300 ton oldu. Bunun yüzünden şimdi su üzerinde kalabilen denizaltıların yanaşabilmesi için rıhtımların derinleştirilmesi ve yeniden tasarlanması gerekecek. İspanyol Savunma Bakanı Margarita Robles "projede bazı kusurlar olduğunu" kabul etti, ancak bu kusurların düzeltildiğini ve projenin devam edeceğini vurguladı.

4- İsrail: İsrail Denizaltı Filosu Kuvvetleri 1959 yılında kuruldu. Filonun ilk denizaltıları II. Dünya Savaşı yıllarında yapılmış olan S ve T sınıfı İngiliz dizel elektrik denizaltılardı. Geçmişinde hiç bir denizcilik ve denizaltıcılık tecrübesi olmayan bir ulusun, bağımsızlıktan 11 yıl sonra teknoloji ve kurumsal tecrübe birikimi gerektiren denizaltı silahını kullanması önemli bir aşamaydı (Yazılımların İbranice olarak yapıldığını da belirtmek isterim). Kendi harekât ihtiyaçlarına göre ilk denizaltı tedariki İngiltere’de inşa edilen 3 adet Gal (Dalga) sınıfı denizaltılar oldu.

YENİLENEN FİLO: 1970’de hizmete giren Gal sınıfı denizaltıları Alman HDW Tersanesi’nden tedarik edilen 3 adet Type 800 (Dolphin) sınıfı dizel elektrik denizaltıyla 2000’li yıllardan itibaren değiştirdiler. Dalmış halde 1900 ton deplasmana sahip bu denizaltılarda baş tarafta 10 adet torpido kovanı var. Bu üç denizaltının da dizel elektrik denizaltı olduğunu belirtelim. Yani kısa aralıklarla dizellerini atmosferdeki oksijeni kullanarak şarj etmek zorunda kalıyorlar. Bunun için satha yaklaşıp şnorkelleri ile gerekli oksijeni alıp gürültüye neden olan dizellerini çalıştırıyorlar. Lakin İsrailli bilim adamlarının bu sorunu da çözdüğü biliniyor.

HAVADAN BAĞIMSIZ TAHRİKLİ DENİZALTILAR: 2006 yılında Alman HDW Tersanesi ile yapılan bir sözleşme ile ısmarlanan ikinci üçlü paket sayesinde İsrail bu sorundan kurtuldu. AIP (Air Independent Propulsion-Havadan Bağımsız Tahrik) Sistemi sayesinde yeni tip denizaltılar suyun altında atmosferde üretilen oksijene, yani şnorkel seyrine ihtiyaç duymadan bir kaç hafta sessiz seyir yapabiliyorlar. Bu sınıfın ilk gemisi Tanin oldu. Filoya geçen haftalarda katılan ikinci gemi Rahav, (Deniz Tanrısı Neptün anlamında), İsrail’in toplamda beşinci Dolphin sınıfı denizaltısı oldu. Rahav, 67 metre uzunluğunda ve 2000 tonluk bir denizaltı. İsrail ayrıca Almanya’dan altıncı aynı sınıf denizaltıyı da 2013 yılında ısmarladı. O da 2017 yılında hizmete girmiştir. Son üç denizaltı İsrail’e 1,4 milyar avroya mal oldu. Alman hükümeti bu maliyetin üçte birini karşılıyor.

DENİZALTILARDA NÜKLEER SİLAHLAR: Kıymetli dostlar, gelelim en önemli konuya; bu denizaltıların taşıdığı silahlara. Dolphin sınıfı denizaltılarda su üstü gemilerine ve denizaltılara karşı kullanılan konvansiyonel başlıklı torpidolar ile karadaki ve denizdeki hedeflere karşı kullanılan güdümlü mermiler (230 km menzilli Sub Harpoon) ve cruise füzeleri (1500 km menzile sahip Popeye) bulunuyor. Ancak batıdaki bazı kaynaklara göre İsrail’in Dolphin sınıfı denizaltıları (Tanin, Tekuma, Leviathan, Dolphin, Rahav) aynı zamanda nükleer başlıklı popeye füzeleri de taşıyabiliyor. Bu durum İsrail’e bir nükleer saldırıya maruz kalırsa, ikinci darbe fırsatını veriyor. İsrail bu yeteneğini açıkça deklare etmiyorsa da, elinde 200’e yakın bu tip savaş başlığı olabileceği çok açık bir gerçektir. Bu sınıf denizaltılar başta 10 adet torpido kovanına sahipler. Nükleer başlıklı cruise füzeleri de bu kovanlardan atılabiliyor. Füzeler ses altı sürate sahipler ve Akdeniz’den İran’a varmaları uzun zaman ve üç-dört ayrı ülkeden engebeli kara geçişinden sonra mümkün olmaktadır. Çünkü bu füzeler havadan da gidebilmektedir.

DENİZALTILAR İRAN’A KARŞI 

Başbakan Netanyahu’nun yakın zamanda yaptığı konuşmasında denizaltı teknolojisinde ne hale geldiklerini meydan okurcasına anlatmıştır: ‘’Denizaltı filomuz, bizi yok etmek isteyen düşmanlarımıza karşı caydırıcı unsur olarak kullanılacaktır. Onlar hedeflerine erişemeyeceklerdir. İsrail’in ona zarar vermek isteyenlere karşı büyük güçle darbe vurabilecek yeteneğe sahip olduğunu bilmeleri gerekir.’’ ifadesi, olası nükleer bir senaryoda bu denizaltıların ikinci darbe özelliğini ima eden bir açıklama olmuştur.

5- Almanya: Almanya, II. Dünya Savaşı’ndan sonra 68 metre uzunluğundaki en büyük denizaltısını İsrail için üretti. Sonbaharda test dalışları yapılacak savaş denizaltısı bu yılsonuna kadar İsrail'e teslim edilecek. Dünyanın en modern denizaltısı olarak nitelendirilen gemi, Almanya'nın kuzeyindeki Kiel şehrinde 'Howaldtswerke-Deutsche Werft' tersanesinde imal edildi. İlk defa dışarda gösterilen denizaltı, polis botları tarafından sıkı bir şekilde koruma altına alındı. Modern teçhizatla donanmış savaş denizaltısını üreten 'Thyssen Krupp Marine Systems' isimli şirket, İsrail'le yaptıkları antlaşma gereği gemi hakkında hiçbir bilgi vermedi. İsrail için yapılan 'Dolphin' sınıfı denizaltıların ikinci nesil ürünü olan yeni denizaltı mazotlu ve yakıt hücrelerinden oluşan elektrik motorlarıyla çalışıyor. Denizaltının nükleer silahlarla da donatıldığı bilinmektedir. Alman Basın Ajansı DPA'yı kaynak göstererek denizaltı hakkında bilgi veren 'Kieler Nachrichten' gazetesinin haberine göre, yeni denizaltının sadece mazotlu motorla çalışan denizaltılara göre yerinin tespiti çok zor. Bu konuda Thyssen'e yöneltilen sorular cevapsız kaldı. Kısa bir süre önce 'Jerusalem Post' gazetesinde yer alan bir haberde İsrail'in denizaltılarını, kendisine yönelik nükleer saldırılara karşı koyabilmek için nükleer başlıklı 'Cruise' füzeleri ile donatabileceğini de belirtilmişti. 

Yani dostlar anlayacağınız denizaltı teknolojisinde Almanlar İsrail için çalışıyor. Kıymetli dostlar, yazının bütününden anlamışsınızdır ki İsrail, Almanya, İspanya, Amerika gibi devletler şeytani bilimsel çalışmalar yapıyorlar yani denizlerde iblisin tahtını inşa ediyorlar ve insanlığa kan kusturma peşindeler oysa bizlerde Kur'an'ı Kerim’i ve teknolojiyi kendimize rehber edinip iman ile silah üretebiliriz. Ülkemizde hali hazırda ki savunma teknolojileriyle ilgili çalışmalar ise hepimize umut ışığı olmaktadır. Rabbim çok daha iyilerini yapmayı nasip eylesin vesselam.