(İngilizler Hindistan'da ki Türk Babür İmparatorluğunu Sinsi Oyunlar İle Nasıl Yıktılar? & Son Hindistan Babür Hükümdarı Bahadır Şah'ın İngilizlere Karşı İlan Ettiği Cihadın Sonu Ne Olmuştu? & Okumayan Çok Şey Kaybeder) 

Kıymetli dostlar, Hindistan'da ki aziz mübarek şehitlerimizin ruhuna dua okumak, onları hatırlamak isteyen her Türk aynı zamanda büyük bir şair olan son Babürlü Türk Hakanı Bahadır Şah Hazretlerinin esirlikte yazdığı şu gazeli yüce Rabb'imize el açarak tekrarlamalıdır. "İngiliz: Ey İmparator Bahadır. Hindistan'ın kılıcı kırıldı. Artık hayatın için İngiliz Kraliçesine dua et.

Bahadır: İmanın kokusu Gazilerin kalbinde kaldığı sürece er ya da geç Hindistan'ın kılıcı Londra tahtına inecektir."

Kıymetli dostlar, cennetmekan Sultan Hamid Hazretlerinin İngiliz siyasetinin sinsiliğini anlatan, tamda mevzumuzla ilgili çok önemli bir sözü var.

Sultanımız buyurmuşlardır ki: "Hangi taşı kaldırsam altından İngiliz parmağı çıkıyor." İngiliz parmağı sultanımızın da bizlere anlattığı üzere özellikle son iki yüz yıldır her taşın altından çıkmıştır. Hatta öyle ki Hindistan'ın son Türk İmparatorluğunun 1858 yılında yıkılması ve  Türk İmparatorunun esir edilmesi de pek bilinmez ama İngiliz hainliğinin, sinsiliğinin eseridir. Herkesin geleceğimiz için İngiliz sinsiliğini ve insanlığın başına ördükleri tüm çorapları ayrıca bu sizlere arz ettiğim çok önemli mevzuyu da yani Hindistan İmparatorluğunun İngiliz entrikalarıyla yıkılmasını bilmesi gerekmektedir. Sevgili dostlar, 

II. Bahadır Şah Hazretleri veya tam adıyla Ebü'l-Muzaffer Sirâcüddîn Muhammed Bahâdır Şah b. Ekber Şah, Hindistan'ın son Türk imparatorudur. 1837-1858 yılları arasında hüküm sürmüştür ve İngiliz ordusunun istihbaratının müdahalesiyle işgal ve darbeyle tahttan indirilmiştir. Son Babür hükümdarı kaynaklardan anladığımız kadarıyla büyük şair, icazetli mutasavvıf, dahi müzisyendir ve zarif ve yetenekli bir hattat olarak  tarihte ki şerefli yerini almıştır. Bahadır Şah, 23 Ekim 1775’te dünyaya teşrif etmiştir. Babası II. Ekber Şah, valide-i muhteremi Racpût asıllı Lâl Bâî Hanımefendi'dir. Babasının 1837’de vefatı üzerine hükümdarlık nöbetini devralarak tahta çıktmıştır. İmparatorluğu  Hindistan’da İngiliz nüfuzunun iyice arttığı, İngiliz istihbaratının ülkede cirit attığı bir döneme rastlamaktadır. Bu bakımdan Bahadır Şah'ın iktidarı İngilizlerle cihat ve mücadele içinde geçmiştir. Hayatının bir bölümünde ülkesinin başşehiri Delhi’deki Kal‘a-i Mu‘allâ’da oturmuştur. Bahadır Şah Hazretleri iktidardayken ülkesini, halkını İngilizlerin Doğu Hindistan Şirketi’nin şerrinden korumak için uğraşmış, gece gündüz bu uğurda çalışmıştır. Hazretin siyasi faaliyetleri dışında vakit ayırdığı başka mevzularda bulunmaktaydı. Şiir yazıyor, kitap okuyor, zikir meclislerine katılıyordu ve ayrıca Nizâmeddin Evliya, Kutbüddin Bahtiyar gibi bazı şeyhlerin türbelerini de ziyaret ediyordu. İşgalci İngilizlerin sebep olduğu facialar yüzünden  İngilizlere karşı başlatılan mücadeleyi de yönetiyor, cihadın liderliğini yapıyordu. İngilizlerin din hürriyetini sınırlandırmaları, hem Hinduların hem de Müslümanların inanç ve geleneklerine aykırı kararlar almaları, İngiliz subaylarının İslamiyet'e karşı hakarette bulunmaları Babür Devleti'nin askerlerini ve halkı rahatsız ediyor, büyük huzursuzluklara sebep oluyordu. Nihayet Enfield marka tüfeklerle kurban ineklerinin vurulması İslami kesim usulünün yasaklanması ve gıdalarda domuz yağının kullanılmasının zorunlu hale getirilmesi bardağı taşıran son damla oldu. Sonunda Ocak 1857’de İngilizlere karşı isyan hareketi başlatıldı. 29 Mart’ta Barackpore, 10 Mayıs’ta Meerut askerleri isyan ederek Delhi üzerine yürüdüler, İngilizleri püskürttüler ve şehri ele geçirdiler. Sevgili dostlar, sizlere arz ettiğim üzere II. Bahadır Şah bu isyan hareketinin lideriydi tüm Hindistan'ında imparatoruydu. İsyancı askerlerin komutanları II. Bahadır Şah'ın ülkenin idaresini tamamen ele alması yönünde çalışmalar da yaptılar. Böylece 14 Mayıs 1857’de Şah hazretleri milli bir hükümet kurdu, bütün câgîrdâr emir ve valilere bir ferman  gönderip İngilizlere karşı başlatılan cihada katılmalarını emretti. Bu emir iki bölge hariç bütün ülkede çok büyük bir destek gördü. İngiliz egemenliği altında yaşamak istemeyen halk da bunu bir fırsat olarak kabul edip ayaklandı,  askerlerin safında yer aldı. Düşmanla geceli gündüzlü savaşıldı, sokak çatışmaları yapıldı lakin kafir düşmanın sayısı gün geçtikçe azalmıyor aksine sürekli destek geldiği için artıyordu. Sonunda Bahadır Şah Hazretlerinin ordusu yoruldu, tükendi ve maalesef İngilizler tarafından Hindistan Türk ordusu çok kanlı bir şekilde durdurulup katledildi. İsyan bastırıldı fakat daha Delhi düşmemişti, sırada Delhi vardı. İngilizlerin Başkomutanı Sir J. Lawrens, 8 Haziran 1857’de Delhi önlerine gelip şehri dört taraftan kuşatma altına aldı. 14 Eylül 1857’de W. S. R. Hodson’un kumandasındaki İngiliz kuvvetleri Delhi'yi de alarak şehre girdiler. Çarpışmalar yani sokak çatışmaları ise 19 Eylül’e kadar devam etti. 20 Eylül’de Hümâyun’un türbesine kadar çekilmiş bulunan II. Bahadır Şah ile muhafızları, İngilizlerin aile efradı ve saray erkanına bir zarar vermeyeceklerine dair vaadlerine inanmak zorunda kalarak ve daha fazla kan dökülmesini de engellemek için teslim oldular (21 Eylül 1857). Fakat İngilizler sözlerinde durmayarak II. Bahadır Şah’ın oğullarını ve saray erkanını acımasızca kurşuna dizerek katlettiler. Bahadır Şah Hazretleri ise isyana sebep olmaktan yargılandı, Aralık 1858’de suçu sabit görülerek müebbet hapse mahkûm edildi, tahtından uzaklaştırılarak Burma’nın Rangun şehrine sürgün edildi (Bahadır Şah, 40 gün süren yargılanması sırasında her türlü hakarete uğradı, dört ayrı suçtan mahkûm oldu ama İngilizler son hükümdarı idam etmek yerine süründürmeyi tercih ettiler. Ayaklanmanın liderleri ile Şah'ın yakınlarının hemen hemen tamamının idamının ardından Bahadır Şah, karısı Ziynet Mahal ve ailesi bir sabah güneş doğmadan en ucuz at arabalarına bindirilip uzun ve çok zahmetli bir yolculuktan sonra ismi o zaman "Burma" olan bugünün Myanmar'ına sürüldüler). 13 Cemâziyelevvel 1279’da (6 Kasım 1862) orada hakkın rahmetine kavuştu. Sevgili dostlar, mutasavvıf ve sufi yaratılışlı, bilge, şair, müzisyen ve hattat olan II. Bahadır Şah Hazretlerinin Zafer mahlası ile yazdığı şiirlerini ihtiva eden bir divanı vardır. Şiirlerinin bir bölümü yayımlanmıştır (Hıyâbân-ı Tasavvuf [Dehli 1259/1843]; Dîvân-ı Sânî [Dehli 1266/1850]; Külliyyât-ı Zafer [Nawal Kishore 1887]). Ayrıca Sa‘dî’nin Gülistân’ına da bir şerh yazmıştır. Dostlar Hindistan 1760'lardan itibaren İngiliz etkisi altına girmişti, zamanla da sömürge hâlini almıştı ve Bâbür Şah'ın soyundan gelen Delhi'deki hükümdarlar ise İngilizlerin işgalini önlemek için ellerinden geleni yaptılarsa da düşmanı yenmeye, püskürtmeye muvaffak olamadılar. Bu hükümdarların sonuncusu olan Bahadır Şah Hazretlerinin hayatı sizlere arz ettiğim üzere tam bir dram olmuştur. Hazretin naaşı vefatından sonra Rangun'un o zamanlar dış mahallelerinden olan Dagon'daki bir Budist tapınağının yanına defnedilmişti. Hain ve sinsi İngilizler Şah Hazretlerinin mezarının Müslümanların ziyaret mekanı ve dolayısıyla birliğinin sembolü  olmaması için üzerine hiçbir işaret koymamışlar ve kaybolmasını sağlamışlardı. Sevgili dostlar, son Hindistan-Türk İmparatoru'nun mezarı, 1991'de Hazret-i Allah'ın lütfu ile, Dagon'daki Budist tapınağı tamir edilirken bulunmuştur. Ingilizlerin alelacele kazıp etrafına tuğla döşedikleri mezar yeniden yapılmış, üzerine de bir tekke ve türbe inşa edilmiştir. Günümüzde  Türbe-i Şerif, Myanmar Müslümanlarının en fazla saygı gösterdikleri, zikir ve ilim meclisleri açtıkları ziyaretgâh durumundadır vesselam.