Ramazan’ın bitmesine sayılı günler kalmışken herkesi bir bayram heyecanı sardı.

Bayramlar her ne kadar eskiden olduğu gibi kutlanmıyorsa da hala eski gelenekleri biraz da olsa sürdürmeye devam eden aileler var.

Bayram deyince; çocukluğumuzda kalan ve aile büyüklerimizin yaşarak anlattığı o mutlu anlara dair sonsuz heyecanlarımızın zirveye ulaştığı günler geliyor bir çoğumuzun aklına şüphesiz. Geri dönüşü imkansız hatıralar…

Manevi duyguları en yoğun yaşadığımız, yaşattığımız, hayatın onca koşturmacası içinde aile kavramını hatırladığımız, hatırlattığımız, küskünleri barıştırma vesilesi olan bu önemli günlerin değerini iyi bilmek ümidiyle, sevdiklerinizle nice mutlu, umutlu bayramlar olur umarım bu günler ve bundan sonrası için de…

Bayram deyince ülkemizde çok farklı şeyler oluyor. Öncelikle bu mutlu günlerde yollarda kendinize çok dikkat edin. Bayramı tatsız ve acı dolu yarınlara çevirmeyin lütfen. Yaşlılara hoşgörüyü ve saygıyı; çocuklara sevgi göstermeyi unutmayın. Kapınıza geldiklerinde onları geri göndermeyin. 

Bizler çocukluğumuzun tadını bulamasak da örf, adet, gelenek ve göreneklerimizin ölçüsünde bu bayramları yaşamak yine de çok önemli. Hala hayattayken sevdiklerimizle bir arada olmak yıllar sonra buruk anılar olarak yad edeceğimiz günler olacak unutmayalım.

Günümüzde bayramların, değil komşuların akrabaların bile birbirlerinin yüzünü unuttuğu bir koşuşturma çarkı içinde; soluklanmak için ‘manevi duygulardan’ çok tatil anlamı içeriyor oluşu çok üzücü gerçekten. Yorgun bedenler için bir fırsat resmi tatiller ve en başta da bayramlar artık. Bir çoğumuz için, bayramlar; dört gözle çekilen tatil günleri oldu ne yazık ki…

Oysa eskiden, o bayramlar; ne güzel günlerdi değil mi? eski büyük evlerde ve mahallerde yaşayanlar bilir.

Dedeler, nineler, analar, babalar, amcalar, dayılar, teyzeler halalar, kuzenler ,çocuklarla dolu evlerde kocaman kalabalıkların kavuştuğu, hasret giderdiği, sofralarda ailecek birlik ve beraberlik içinde yemekler yenildiği, mütevazı fakat neşeli hayatların yaşandığı günlerdi, bayramlar…

Çocukken mi güzeldi yoksa bayramlar? Bayramlar mı değişti yoksa biz mi büyüdük ve değiştik? Bu klasik cümleler, ne yazık ki gerçeğe dönüşüyor: biz büyüdük ve çağa ayak uydurduk çok gerilerde kaldı o tatlı düşler,hayaller,anılar...

Hatırlayın, hatırlatalım Bayram daha bir hafta önce başlardı çoğu evlerde, şimdi bizler için o çok uzakta kalan yıllarda. Annelerimiz, büyük annelerimiz ile oturur bayram baklavaları hazırlarlardı.

Günler öncesinden bayram alışverişine çıkılırdı. Yepyeni bayramlıklarımızı yastığın altına koyar, sabahı zor ederdik değil mi?

O sabah geldiğinde hep birlikte bayram namazlarına gidilir, çıkışta eş dost, konu komşu, evde de kalabalık ailemizle büyük bir mutlulukla bayramlaşırdık. Evin büyüklerinin ellerini öperek amansız bir bayram harçlığı kapma mücadelesi verirdik. Kim daha çok para biriktirdi diye yarışa girerdik üstelik. Biriktirdiklerimiz ile dişlerimiz çürüyene dek çikolata, dondurma ve parlak kağıda sarılı şekerler aldırdık. Kapı kapı dolaşarak komşu büyüklerinde ellerini öper çanta ve poşetlerimize şekerlerle çikolataları doldururduk.

Maytap, mantar ve torpiller alırdık azar yiyeceğimizi bile bile. Bir de isminin anlamını hala anlamadığım “kızkaçıran” sokağımızın en büyük eğlencesiydi…

El öpmeler, ceplerimizden taşan bozuk paralar bayram harçlıkları, televizyondan Barış Abimizin “Bugün Bayram” marşıyla geçen heyecanlı serüvenimiz; “Hayat Bayram Olsa” tadındaydı. Bir el öpmek için dört vasıta değiştirdiğimizi hatırlıyorum: Gittin, geldin; gün biterdi. Bir de lunaparklar. Eş dost konu komşu hep birlikte panayır yeri gibiydi. 

Postacının getirdiği uzak dostlarımızdan akrabalarımızdan ve sevdiklerimizden gelen mektupları büyük bir heyecanla açar okurduk.

Bazen askerde, bazen gurbette bazen imkansızlık nedeniyle memleketine gidemeyenler olurdu postacının yolunu gözlediklerimiz..

Teknoloji bu denli gelişmemişti. Telefon kulübelerini veya mahallenin ileri gelenlerini ziyaret eder, sevdiklerimizle konuşmak için yoğun çaba verirdik.

Televizyonlar tek kanaldı. Eğlence programları şarkılar ve türküler için sabırsızlıkla ziyaretlerimizi bitirerek akşamı beklerdik. Bayramın en renkli anlarından biri de dönemin en ünlü sahne sanatçılarını izlemek ve dinlemek

Peki ya, bayram kartlarını hatırlayanınız var mı? Sanki eskiden ilişkiler daha yoğun, daha sıcak, daha güven vericiydi. Nedeni yaşam biçiminde olsa gerek. Hemen her alandaki yoksulluk, fakirlik, eksiklik… 

Dönemin En zengin insanlar bile bu durumun sıkıntısını çekerdi. Çünkü ülke gerçeğiydi. Dolayısıyla birbirine yakın olmak, destek vermek, güven duymak esastı. “Komşu komşunun külüne muhtaçtır” ya da “Ev alma, komşu al” gibi cümlecikler işte o şartlarda meydana gelmiştir.

Hey gidi günler hey. Ah nerede o eski bayramlar ve beşerle demiyor muyuz şimdi? 
Sanki bir şeyler eksik değil mi?

Hem ansızın, aniden yitip gittiler onlarda elimizden kayıp giden bir çok hatıramız gibi. Belki de biz bayramları çocukluğumuza sakladık, orada bıraktık.

Bayramımız, bayramınız, bayramlar bir serçe misali huzur taşısın iklimimize.

Nice bayramlara…