Son dönemde birçok gazeteci muhabir kapımı çaldı: Benden istedikleri, ‘cam film’ konusunu tüketici hukuku açısından değerlendirmek. Benim açımdan konu son derece berrak, yapacağım açıklamayı haberleştirmelerinde de bir sakınca görmem elbette. Ancak yaşanan onca hukuksuzluğu görmeyen aynı gazetelerin/ajansların/muhabirlerin siyasete malzeme olabilecek bir konuya sarılmalarına araç olmak istemedim. Diğer taraftan, düzenlenmenin çalışanı olduğum bakanlık tarafından yapılmış olması nedeniyle benim -Tüketici Örgütü temsilcisi olarak da olsa- bir değerlendirmede bulunmam etik düşmezdi, dolayısıyla ben de açıkçası topu taca atmayı yeğledim.

Sayın Cumhurbaşkanımızın konuya müdahale etmesi üzerine yapılan açıklamalardan düzenlemenin daha katlanılabilir bir şekle dönüştürüleceğini anlıyorum. Gerçi yeni düzenlemenin henüz neye ve ne oranda cevaz vereceğini bilmiyoruz. Bakarsınız yeni düzenleme nedeniyle, yine belli bir oranın üzerindeki filmleri taktırmış olan tüketicilerin bu filmleri söktürmeleri de gerekebilir. Bu nedenle, hem yapılacak yeni düzenleme hem de mevcut düzenleme nedeniyle ‘cam filmi’ söktürmek zorunda kalan/kalacak olan ve dolayısıyla hem taktırma hem de söktürme maliyeti nedeniyle mağdur olduğunu iddia eden tüketicilerin durumunu ele almaya çalışacağım.

İdare önce ‘cam film’ takmayı serbest bırakmış, tüketiciler de bu sırada çeşitli nedenlerle araçlarına cam filmi taktırmışlardır(ki bende bu tüketicilerden biriyim). Sonra haklı bazı gerekçeler nedeniyle yönetmelik değişikliğine gidilmiş ve taktırılan filmler yasaklı hale getirilmiştir.

Tüketici Hakkı!

Bilindiği gibi, ‘ekonomik çıkarlarının korunması hakkı’ Tüketicilerin evrensel tüketici haklarındandır. Bu evrensel hak, anayasamızda da kendisine yer bulmuş ve buna istinaden Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun(TKHK) yürürlüğe sokulmuştur. Kanun’da diğer tarafa nazaran daha zayıf konumda olan tüketicilere genel kanunlardan tanınan haklardan farklı bazı ayrıcalıklar tanınmıştır.

Diğer taraftan, genel bir kanun olan Borçlar Kanunu(BK)’na baktığımızda kusurlunun zararı tazmin etmekle yükümlü olduğuna açıkça yer verildiğini görüyoruz: ‘Kusur kime ait ise o kişi zararı tazmin etmekle yükümlüdür.’

Toparlayacak olursak, gerek 6502 sayılı TKHK gerekse Borçlar Kanununa bakarak tüketicinin ve dahi tüketici olmayan kişilerin uğradığı zararların müsebbiplerince tazmin edilmesi gerektiği sonucuna rahatlıkla varabiliyoruz.

Önce ‘‘Tüketicinin sağlık ve güvenliğinin korunması’ hakkı

 Ancak zararların müsebbiplerince tazmin edilmesi gereği bu kadar açık iken, her zaman kural(lar)ın olay(lar)a tatbikinde birebir örtüşme olmayabiliyor. Kanaatimce ‘cam filmi’ sorunu tam da böyle bir konu. 

‘Evrensel Tüketici Hakları’na yeniden dönüp bakacak olursak karşımıza ‘Tüketicinin sağlık ve güvenliğinin korunması hakkı’ şeklinde bir hakkın ilk sırada yer aldığını görürüz. Yani, tüketicilerin ‘ekonomik çıkarlarının korunması hakkı’ vardır elbette ancak bundan önce dikkate alınması gereken hak ‘Tüketicinin sağlık ve güvenliğinin korunması’dır. Zaten bu nedenledir ki,  yasal düzenlemelerde ‘ekonomik çıkar’ söz konusu olduğunda mağduriyetin tazmini ile yetinilirken, ‘sağlık ve güvenlik' söz konusu olduğunda ise tazminin yanında bu tür malların reklam edilmesi yasaklanmış, piyasaya sürülmüş bulunan malların imha edilmesi hüküm altına alınmıştır. Hatta bazen bununla yetinilmediğini ve ağır ‘cezai müeyyide’ler öngörüldüğünü görüyoruz.

Peki, iki farklı hak/yasa birbiri ile çatışır gibi göründüğünde öncelik hangisine verilecektir? Elbette özel ve önemli olan öncelenecek, diğer hak/yasa bir kenara itilecektir. Aksi takdirde kamu düzeni oluşturmak için getirilen yasal düzenlemeler kaos üretir hale gelecektir ki bu da hukuk düzeninin istemeyeceği bir şeydir. Bu bağlamda rahatlıkla şunu söyleyebiliriz diye değerlendiriyorum: iki hakkın karşı karşıya geldiği ‘cam filmi’ sorununda, önceliği ‘Tüketicinin sağlık ve güvenliğinin korunması hakkı’na vermek gerekecektir.

Evet, idare önce ‘cam film’ takılmasına izin vermiş ancak terör eylemlerine zemin hazırlayacağına dönük emniyet birimlerince yapılan ikaz/talep üzerine izin kaldırılmış, yasaklama yoluna gidilmiştir. Sayın Cumhurbaşkanımızın uyarısı ile yasak konusuna bir esneklik getirilecek olsa da nihayetinde bazı tüketicilerin ekonomik yönden zarar gördüğü/göreceği bir durum bir durum ile karşı karşıyayız.

Ekonomik yönden zarar gören tüketicilerimiz zararlarını tazmin ettirmek isteyebilirler elbette. Ancak bu talepleri yerine getirildiğinde diğer tüketicilerin ve bir bütün olarak toplumun ‘sağlık ve güvenlik’i tehlikeye düşüyorsa burada artık ekonomik çıkardan bahsedilemez diye değerlendiriyorum.  Hukuk düzeni, bir kısım tüketicinin ekonomik çıkarını koruyayım derken bir bütün olarak toplumun  sağlık ve güvenliğinin tehlikeye atılmasına rıza gösteremez.

 

Maraş Pusula Haber - www.maraspusula.com / Yazar, Nesih Tanrıverdi