Türkiye’de ve bütün İslam Dünyasının içerisinde bulunduğu en büyük sorunlardan biri, birbirlerine karşı olan tahammülsüzlükleridir. Bu aşıldığı zaman ortak değerlerimiz ileriye çıkar ve bizi birbirlerimize yaklaştırır. Yaradan bütün insanları farklı yaratmış ki birbirlerini tanısınlar ve yarışsınlar diye. En basit ve karmaşık konulara kadar aynı düşünmeler yaratılış olarak mümkün değildir. Dolaysıyla farklı düşünenlerin, farklı söyleyenlerin ihanetle, hakaretle ve tekfirle suçlanması asla doğru değildir. Ne yazık ki bugün olması gereken her türlü sorunlar, hemen hemen her türlü ihtilafa, tefrikaya, kavgaya dönüştürülmekte; dolaysıyla Ümmet içerisinde kaosa sebebiyet vermektedir. Çünkü dillerin ve renklerin, fikirlerin farklı oluşu da İlahi bir Taktirin sonucudur. “Göklerin ve yerin yaratılması ile dillerinizin ve renklerinizinde ayrı olması da, O’nun ayetlerindendir.”(30/22) Dolaysıyla insanlar arasında bazı renkleri ve dilleri üstün kabul edip bazılarını da ret ve inkâr etmek İlahı Yasanın inkârıdır.

Sorun; İhtilafların/farklılıkların var olmasında değil, ihtilafların tefrikaya, onunda farklılaşmaya/hizipleşmeye, kavgaya, savaşa ve kaosa dönüştürülmesindendir. Ümmet  içerisindeki bu ihtilafı Yusuf El-Karadaki var olan ihtilafı sınıflandırmıştır.

1. Temizlik sahasındaki İhtilaflar

2. Namaz konusundaki ihtilaflar

3. Zekât konusundaki ihtilaflar

4. Oruç konusundaki ihtilaflar

5. Haç konusundaki ihtilaflar

6. Ziynet ve süslenme konusundaki ihtilaflar

7. Mal ve Alışveriş deki İhtilaflar;

8. Siyasi, Anayasal v e Uluslar Arası İhtilaflar

Hattı-zatında bu İhtilaflar, düşüncelerin önünü açan, zenginleştiren, geliştiren, donmasını

engelleyen ve teori ve model olmasına imkân veren olanaklardır. Bu ihtilaflar uzlaşılabilir ihtilaflar olup insanlığı iyiye, güzele, doğruya, Hakka ve gerçeğe götürür. Sorun bu ihtilafların var olması değil, ortaya çıkan ihtilafların uzlaşılamaz bir şekle sokulmasıdır. İhtilafların tefrikaya dönüştürülmesi sonucu olarak farklılaşmanın ortaya çıkıp birlik, beraberlik ve dayanışma ruhunun ölmesi, öldürülmesidir.

Batı Osmanlı’yı çökertti; İslami ve Müslümanları laiklikle esir aldı. İslami Devlet ve toplum hayatından tasfiye süreci yıllardır devam ediyor. Müslümanlar Kemalizm ve benzeri kurallarla terbiye ediliyor Bu tespite katılmamak mümkün değil. Siyonist haçlı ittifakı Islama ve Müslümanlara karşı her türlü kimlik ve ilkeleri; ideolojileri kullanıyorlar ve de başarılı oluyorlar. Dolaysıyla kendi içimizde bölünmeler ve kamplaşmalar; ayrışmalar, çatışmalar sürüp gidiyor. Çözüm elbette İslam kardeşliğinde “Tevhid’de ve Vahdettedir” Faydayı başka yerde aramak beyhudedir. Üst/Çatı kimliğimiz Kelime-i-Tevhid’dir, İslam’dır. Olmazsa sonumuz hüsrandır. Vahiy bizi beraberliğe çağırıyor. Tersine birbirimizle çatışıyor ve ötekilerle (AB) beraber olmaya can atıyoruz. Batı görevini yapıyor. Biz birbirimize kenetlenerek D-8 bünyesinde İktisadi; Ticari, Sosyal, Askeri alanda işbirliğine gidip, gerekirse boğazımızdan kesip, büyük güç oluşturmamız gerekir. Rahmetli Erbakan “batı güçten anlar” derlerdi. Ne kadar isabetli, doğru bir tespit olduğunu hafızamıza nakşetmeliyiz. Selam ve dua ile.

 

Maraş Pusula Haber www.maraspusula.com / Yazar Ahmet Emiroğlu