SOSYAL medyada rastladım, Kahramanmaraş İl Müftüsü Celal Sürgeç’in boy boy, cafcaflı, çok keyifli, bol gösterişli iftar sofralarında masa masa gezen fotoğraflarına…

Müftü Efendi, Kahramanmaraş’ın büyük fabrika sahiplerini, siyasetin iktidar ayağının politikacılarını, etkin ve önemli konumda bulunan bürokratlarını, “İyilik sofrasına davet” adı altında toplamış, kuş sütünün eksik olmadığı sofralarda ağırlıyor.

Müftü Efendinin fotoğraflarını görseniz sanki kızını everiyor gibi ağzı kulaklarında, büyük keyif içinde, sofrada başkalarına “Hııı Yahudi mallarına el sürmeyin haaa…” dedikleri Fanta ve Colalar da gırla gidiyor.

Boru değil, tabiî ki koskoca müftünün dinini imanını sorgulamak haddimize değil ama ülkenin bu vahim ekonomik durumunda hem de bir din adamının yaptığı bu cafcaflı, bol gösterişli iftar sofrasının İslamiyetin neresinde yeri olduğunu bilen söylesin Allahaşkına!...

Müftü Celal Sürgeç’in, sadece şahsi ikbali düşüncesiyle, gücü elinde bulunduranlarla iyi ilişkiler kurmak adına yaptığına inandığım bu etkinliğe içimden sadece, “Batsın sizin etkinliğiniz” demek geliyor, midem bulanıyor.

YAS GLEYY YAS GLEYY BRÜ DAH DAH DAH!

İŞİN daha vahim bir boyutu var!

Bu mükellef sofranın yüksek miktarlardaki bedelini kim ödedi?

“Müftü Efendi kendi cebinden ödemiştir” diye düşünüyorsanız yanılıyorsunuz!

Hani özellikle Cuma namazlarından sonra karınca kararınca verdiğimiz o bozuk paralar var ya!

Hah işte o bozuk paralarla birikenlerden ödeniyor hesap…

Ben bu tür durumlarda terbiyem müsaade etmediği için hep şöyle derim, anlayan anlasın: “Yas gleyy yas yas yas gleyyy brü dah dah dah…”

İyilik sofrasıymış…

Batsın senin iyiliğin…

Ülkenin Cumhurbaşkanı gecesini gündüzüne katsın, her fırsatta “gösterişli sofralarda oturmayın, fakir fukara ile iftar açın” desin, bizim Müftü Efendi de saltanat kadısı gibi etkinlikler yapsın…

Yazık, hem de çok yazık…

ORUCUNU AÇAN O AYI!

ATEİST biri bir gün ormanda geziyor ve etrafındaki güzelliklere bakıyormuş. “Evrim ne güzellikler yaratıyor!” diye düşünüp mest oluyormuş. Birden arkasında kocaman bir ayı belirmiş ve onu kovalamaya başlamış. Adam bütün gücüyle kaçıyormuş ama her arkasına bakışta ayının daha yaklaşmış olduğunu fark ediyormuş. Dakikalarca süren bir kaçışın sonunda adamın ayağı yerdeki dala takılmış, ayı adamın üzerine atlamış, pençesini kaldırmış, tam vurmaya hazırlanırken adam; “Allahım” diye bağırmış.

Bir anda zaman durmuş, ayı donmuş, ormandaki nehir bile akmaz olmuş. Bir anda orman kararmış ve gökyüzünden bir ışık huzmesi adamın üzerine parlamış. Çok derinden gelen ilahi bir ses adama: – “Yıllarca bana inanmadın, yaratılışı kozmik bir kazaya bağladın, sana bu durumda yardım etmemi mi istiyorsun? Seni sevgili bir kulum mu saymalıyım?” demiş.

Adam utanç içinde: – “Biliyorum bunca yıldan sonra dindar biri olmayı istemem haksızlık, ama belki bu ayıyı dindar yapabilirsiniz” demiş.

Ses: “Peki” diye karşılık vermiş ve ışık kaybolmuş.

Nehir tekrar akmaya başlamış. Her şey eski haline dönmüş. Ayı pençesini indirmiş, iki pençesini de göğe doğru çevirmiş ve konuşmaya başlamış: – “Allahım, senin rızan için oruç tuttum, senin rızkınla orucumu açıyorum, hamdolsun verdiğin nimetlere.”…

YATACAK YERİ YOK:

ŞATAFATIN ESİR ALDIKLARI

ÜLKENİN bu zorlu koşullarında sadece kendi ikbali için zenginleri ve siyasi güç sahiplerini iftar adı altında toplayıp vatandaşın kesesinden yemekler veren; gösterişin, abartının, şatafatın, tüm hayatını nerdeyse esir aldığı zavallı eziklerin…

YATACAK YERİ ÇOK:

SEYYİD KUTUB

AVRUPA’YA gittim İslam’ı gördüm, Müslüman yoktu; kendi ülkeme döndüm Müslüman çoktu, İslam yoktu…” diyen Mısırlı yazar, müfessir ve düşünce adamı ve Kutubçuluk akımının fikir babası merhum Seyyid Kutub’un…