İttihat Terakki kurulduğunda kendisine son derece kutsal bir misyon yüklemişti. Cemiyete dahil olanlar yoluna baş koyulacak büyük davanın neferleri gibiydi. Çok mühim vazifeleri vardı. Bir kere dağılmakta olan devleti derleyip toparlayacaklar, çöküş sürecine son verecekler, devleti yeniden ayağa kaldıracaklardı. Bunun için teşkilata yeminle giriliyor ve her üye bir fedai gibi çalışıyordu. 

Cemiyetin karanlık dehlizlerine yuva yapmış masonik merkezler ise hem teşkilatlın işleyiş tarzında amir hükmündeydiler hem fikri planda belirleyici konumdaydılar. Vatan millet Sakarya gazıyla yola düşürdükleri insanlara aşılması gereken asıl hedef olarak Siyonistleri değil, İngiltere’yi veya Almanya’yı da değil sürekli Abdülhamid’i hedef gösteriyorlardı. 

Kutsal misyon dönmüş dolaşmış devletin başında olan ve devletin başına bela olan Abdülhamid’den kurtulmak noktasına indirgenmişti. Bu beladan kurtuldukları an geriye kalan sorunların bir çırpıda çözülüvereceğine inanıyorlardı. 

Bu yüzden İttihatçı fedailer Ermeniler Padişaha suikast yaptığında onları alkışlamışlar, Bulgarlar Osmanlı Devleti’ne isyan ettiğinde onlarla birlik dağa çıkıp Osmanlı’ya karşı savaşmışlar bütün bu ihanetlerin de kutsal hedefin bir parçası olduğuna inanmışlardı. Neticede Abdülhamid köşeye sıkışacak, iş göremeyecek devleti yönetemez hale gelecek ve bu büyük beladan kurtulacaklardı. 

Cemiyetin merkezinde karar mekanizmalarında tam bir egemenlik kuran masonlar bu vatan delisi saf insanları parmaklarında oynatıyor, yaptıkları ihanetlerin her birini meşrulaştıracak bir kılıf bulmakta hiç zorlanmıyorlardı. 
Neyse uzatmayalım. Hikâyesini aşağıda okuyacaksınız. Üst aklın çizdiği planda her biri kendisine verilen rolü yaptı ve o uğursuz (!) padişahı tahtından indirmeyi başardı. Hayaller akılları iptal ettiği için şunu bile soramadılar; “Yahu biz nasıl Türk İslam fedaileriyiz ki ülkemizin padişahını tahtından indiren ekibin içinde bir tane Türk yok.”

Kimlerdi sayalım;

1) Ermeni Ayan (Senato) üyesi Aram Efendi,

2) Draç Mebusu Arnavut Esad Toptanı (sonradan 'hizmetlerine mukabil' Paşa yapılacaktır),

3) Yahudi Selanik Mebusu Emanuel Karasso ('Karasu' değil) 

4) Abdülhamid Han'ın vaktiyle nice iltifatına mazhar olarak Koramiralliğe kadar yükselmiş bulunan Arif Hikmet Paşa. Mason.

Muratlarına erip Padişahı indirdiler. (1909) sonra her şeyi berbat ettiler. Trablusgarp, Balkanlar derken I. Dünya savaşı ile koca imparatorluğu darmadağın ettiler. Zaten Abdülhamid onlara söylemişti. Benden sonra 10 sene idare edemezsiniz diye. Edemediler. 9 sene sonra 1918 de Mondros Ateşkes Antlaşması imzalanınca kimsenin yüzüne bakacak yüzleri kalmadığı için ülkeyi terk edip kaçmak zorunda kaldılar. 

Bunların hali şuna benziyordu. Çok kıymetli bir yük taşıyan kamyonun usta şoförünü indirip kendileri direksiyona geçti ve kamyonu devirdi. Bir yandan devrilen kamyonu itine kakına yeniden yola çıkarmaya uğraşırken öbür yandan da dökülen yükü toplayıp tekrar kamyona yüklemeye çalıştılar. Başaramadılar tabi.

I. Dünya savaşı sırasında peş peşe yapılan galiz hatalar artık ülkeyi yok olmanın eşiğine getirince bu vatan ve hürriyet kahramanları önceki hatalarını bedelini ödercesine can havliyle vatan savunmasının derdine düştüler. Teşkilatı Mahsusayı kurup kontra savaşa girdiler. Kahramanlık destanları yazdılar. Ne var ki hiçbiri işe yaramadı ve devrilen devleti kurtaramadı.

Maraş Pusula Haber - maraspusula.com / Yazar, Şevki Karabekiroğlu