(Çin, Pakistan, Hindistan ve Amerika’da Neler Oluyor? Dünya Nereye Gidiyor? & İnsanlığı Kaosa Sürüklemek İsteyen Andrew Marshall Kimdir? & Okumayan Çok Şey Kaybeder )

Sevgili dostlar, ABD şeytani yenidünya düzenini istediği anlamda ve asla geri dönülemeyecek şekilde insanlığı da köle haline getirerek yeryüzüne hâkim kılmak istiyor ve şeytani hayalini gerçekleştirebilmek için de bugüne kadar masumlara zulüm yaptığı gibi bugünden sonra da maalesef yapmaya devam edecektir. Tam da bu noktada sizlere arz etmek isterim ki 2015 yılında görevinden yaşlılığı sebebiyle emekliye ayrılan derin ABD'nin sıra dışı diplomatı Andrew Marshall, ABD Başkanı Donald John Trump'ın emriyle sessiz sedasız Pentagon'a geri döndü. Andrew Marshall şu anda 97 yaşında. Böyle bir adamdan ABD ne bekleyebilir diyebilirsiniz ABD'nin sıra dışı diplomatından beklediği Beyaz Saray’ın Çin ile ilişkilerini düzenlemesi, ABD ordusuna yeni bir program, senaryo yazması, Türkiye ile ilişkileri düzenleyip kendi lehlerine yeni fikirler bulmasıdır. Sevgili dostlar, gizemli kişilik Andrew Marshall bildiğimiz bilmediğimiz her taşın altından çıkmıştır ve daha da çıkmaya devam edecek gibi gözükmektedir. 11 Eylül, Afganistan, Rusya, S-400, Kuzey Kore, Irak, İran, Suriye, DEAŞ derken hızlı değişen süreçlerle başı dönen dünyanın başını döndüren adamdır, ortalığı karıştıran kişidir. Sovyetler Birliği’ni yıkan beyin olarak tanınan ABD Savunma Bakanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı Pentagon'un gelecek stratejilerinin planlayıcısı Marshall 1921 doğumludur ve sizlere arz ettiğim üzere yeniden ortalığı karıştırmak için görevinin başındadır. Pentagon’un gelecek stratejilerini belirleyen, Net Assessment bölümünün başına, 1973 yılında Richard Nixon tarafından atanan ve 2015 yılına kadar 42 yılda sekiz başkan eskiten Marshall, 2018 yılı sonlarında yeniden sessiz sedasız göreve çağrılmıştır ve kuvvetle muhtemel Yeni Zelanda’da ki masumların şehit edilmesinde de parmağı vardır. ABD Başkanı Donald Trump emredince Washington’a geri döndü ve yaptığı ilk iş özel bir ekip kurmak oldu. Şimdilerde Beyaz Saray için yeni stratejiler, senaryolar üretiyor. Bu adam Beyaz Saray ve derin Amerika için çok önemli, yaşlı ve hasta olduğu için çok büyük paralar harcanarak beyni ve bedeni dinç tutulmaya çalışılıyor. Geçen yıl geçirdiği felçten ve ameliyattan sonra dahi iyileşmeyi başaran Marshall, bu sıralar Çin'den gelen tehdit konusuna ve Türkiye'nin S-400 alıyor olmasına odaklanmış durumda. Pentagon'un savaş hakkında düşünme yaklaşımını “Çok iyi yaptıklarını sanmıyorum. Öncelikle, Çin'e sorun olarak odaklanmak için çok geç kaldılar.” olarak yorumluyor ve ekliyor “İki ülkeyi anlaştırmam lazım.” Şimdi özel bir vakıf kurmaya başlayan Marshall, mirasını güçlendirmeye, adını ve ismini ABD'ye bırakmaya kararlı gözükmektedir. Dahası ölümünden sonra kendisi olmadan çalışabilecek bir sistem üzerinde çalışmaktadır. Sevgili dostlar, Pentagon, Marshall’ın iddia ettiği gibi oyuna geç kalsa bile, Trump yönetiminin Ocak ayında yayımlanan yeni Ulusal Savunma Stratejisi, Marshall'ın uzun süre üzerinde vurguladığı türdeki büyük güç rekabetine karşı direnişten geriye doğru bir kayma olduğunu gösteriyor. Belge, Çin’i, Güney Çin Denizi’ndeki suları ve adaları militarize ederken “komşularını korkutmak için avcı ekonomiyi kullanan stratejik bir rakip” olarak nitelendirerek uzun zamandır konuyu takip eden bir Marshall temasını yansıtıyor. Sadece tehdidin kabul edilmesi Marshall için yeterli değil; halen Pentagon’un Çin’in askeri yeteneklerini değerlendirmek için daha fazlasını yapması gerektiğine inanıyor ve Çin'in askeri gücünün tam olarak anlaşılmadığını ABD'li yetkililere söylüyor. Marshall, “Çin ile ilgili olarak, Sovyetler Birliği'ne karşı yaptığımız gibi bir çaba olacağını düşünüyorum” diyor. Yani acele etmeden sabırlı bir şekilde çalışalım, Çin'i dağıtabiliriz ama daha vakti değil diyor. Sevgili dostlar “Bu, Sovyetler Birliği örneğindeki çalışmalarda yapıldığı gibi, belirli savaş alanlarının veya tiyatroların birinci sınıf analizlerini yapmaya başlamak için on yıl ya da daha fazlasını içerecektir.” dese de bu söylem kamuoyunu yanıltmak içindir. ABD’nin sıra dışı diplomatı da biliyor ki durum böyle değildir. Küresel kraliyet 2019-2025 arasında insanlığın köle yapıldığı ve dünya nüfusunun 500 milyona indiği bir sistem istemektedir. Marshall, neredeyse bir asırlık yaşına rağmen, ABD'ye yeni sistem kurma çalışmasının bir kısmını üstlenmiştir. Bir kısmını diyorum çünkü beyni o kadar ilaca rağmen ne zaman duracak, ömrü ne zaman bitecek bilinmiyor. Resmi olarak emekli olduktan sadece birkaç yıl sonra, Marshall kariyerinin bir sonraki aşamasına geçti. Karanlıklar prensi Marshall, Pentagon'da geçmişte yaptığı çalışmayı sürdürüyor, savaşın geleceği ile ilgili çalışmalara sponsor olacak özel bir vakıf kurmaya başladı. Kendisi öldükten sonra da kurduğu sistemi bu vakfın idare etmesi bekleniyor. Vakıf hakkında, “Gelecek on yıl boyunca karşı karşıya kalabileceğimiz büyük kararlar ve seçimler hakkında düşünmeye ve yazmaya daha fazla insanı teşvik etmeye çalışacak” söylemi de bizlere ABD'nin gelecek yıllarının planlanmaya başlandığını göstermektedir. Vakfın listesinde ilk sırada Rusya odaklı bir öneri var. Marshall, “Rusya'da askeri teorisyen olarak nitelendirilen ve ne yazdıklarını gösteren şu anki kişilerin kim olduğuna bakmayı düşünüyorum” dedi. Bu açıklama Rus askeri ve teknolojisi hakkında yazı kaleme alan Rusların eser ve makalelerini en ince ayrıntısına kadar okuyoruz demektir. Sevgili dostlar, Andrew Marshall'ın Pentagon'daki eski asistanı, e-postalarını kendisine okumak ve cevaplarını göndermek için haftada birkaç kez yanına uğruyor ayrıca direktiflerini alıp CIA ve Pentagon'a götürüyor. Acıklı olan konuda şudur ki Marshall denilen adam tam bir arşiv okuma ve okutma delisidir. Bu manada kendisi Osmanlı ABD ilişkilerinin başladığı tarihten devletin yıkılışına kadar olan belgelerin Pentagon arşivlerinde izini sürmekte ve Türkiye'yi köşeye sıkıştıracak malzeme aramaktadır. Ayrıca Sultan Abdülhamid'in veziri, diplomatı, siyasi deha Salih Münir Paşa'nın kitaplarını ve yazışmalarını da okumaktadır. Sudan, Libya, Pakistan, Yemen ve Somali’ye uzanan çok boyutlu çalışmaları da bulunan Marshall “Pentagon'un bu denkleminde Pakistan bir nükleer güç olarak nerede yer alabilir?” sorusuna da cevap aramış, Pakistan ile Türkiye'nin arasını bozmak için fikirler üretmiştir. Sadece bununla da kalmamış Pakistan'ın nükleer silahı ile yeri geldiğinde Türkiye’yi korumasını engellemek için Pakistan yönetimini de ele geçirmek için senaryolar yazmış, Hindistan ve Pakistan geriliminin ve çatışmalarının çıkmasını sağlamıştır. Marshall'ın kariyeri boyunca 8 ABD başkanı ile çalıştığını yukarda ki satırlarda bahsetmiştim, bu başkanların isimlerini de saymak istiyorum: Richard Nixon, Gerald Ford, Jimmy Carter, Ronald Reagan, George H.W. Bush, Bill Clinton, George W. Bush ve Barack Obama. İsimleri sayılan başkanların tüm dünya ile alakalı hamlelerinin arkasında ki isimdir kendisi. Çalıştığı başkanlar tarafından görev süresi sürekli uzatılmış bir stratejisttir ki hâlâ da derin Amerika ondan vazgeçmiş değildir. Dostlar Marshall'ın başında bulunduğu vakıf bir çeşit "think tank" olarak Pentagon'un savunma ve güvenlik politikalarını, devletin iktisadi ve psikolojik hamlelerini şekillendirmiştir ve şekillendirmeye de devam etmektedir. Vakfın görevleri arasında, ülkelerin yükselen teknoloji eğilimlerinin tespiti, uzun vadeli siyasi- teknolojik öngörüler ve bunlara karşılık geliştirilecek stratejilerin belirlenmesi olarak özetlenebilir. Buradan da anlaşılacak husus şudur ki derin Amerika gece gündüz yemiyor içmiyor ülkeleri karıştırmak ya da işgal etmek için stratejiler ve senaryolar üretiyor. Yazımı bitirirken söylemek isterim ki arşivlerimizden tarihçilerimizin, akademisyenlerimizin ülkemizin yüksek menfaatleri için sonuna kadar faydalanması gerekmektedir. Dahası kıymetli ve güzel ülkemizi yeniden cihan devleti yapabilmemiz, fikir üreten beyinleri, yetenekleri toplayan düşünce kuruluşlarını kurmaktan geçmektedir. Osmanlı Devleti'nin 400 yıl devlet adamı yetiştiren kurumu Enderun Mektebi’ni ve II. Abdülhamid Hazretlerinin diplomatlarının hayat hikâyeleri, eserlerini ve dönemin dış politikalarını incelemek Türkiye’nin düşünce kuruluşunun zihni yönünü inşa etmesinde yol gösterecektir diye düşünmekteyim vesselam.