Sokollu Mehmet Paşa, Yeşilce Mehmet Bey’in Bosna’dan Vişegrat Kazası’nın Ruda Nâhiyesi Sokoloviç Köyü’nden getirdiği bir dahi…

Kanuni Sultan Süleyman’ın son II. Selim’in tek III. Murat Han’ın ilk Vezir-i Azamı Osmanlı Devleti’nin kaderini değiştiren dünya tarihinin akışına yön veren bir bilge.

28 Haziran 1565–12 Ekim 1579 14 sene 3 ay 15 gün sadrazam olarak Osmanlı Devleti’ne hizmet etti. Vefatının üzerinden 437 yıl geçmiş olmasına rağmen kimlerin organizasyonu ile suikasta uğradığı ortaya çıkarılamadı. Mehmet Paşa’nın şahadeti hâlâ tarihin aydınlatılamamış ve karanlıkta kalmış safhalarından biridir. Bu yazımızda şehit Vezir-i Azam’ın cinayetinin üzerindeki sır perdesini aralamaya çalışacağız. Tarihi kaynaklar ne anlatıyor, izini sürüp katili kimin ya da kimlerin azmettirdiğini bulacağız. Cinayetin nedenini niçinini anlayabilmek için tarihte yolculuk yapıp paşanın Vezir-i Azam olana kadar ki hayatını ve Osmanlı Devleti denilen süper gücün ikinci adamı olduktan sonraki icraatlarını anlatmamız yani Sokollu Mehmet Paşa’yı tanımamız gerekmektedir.

Bosna’nın Vişegrat Kazası’nın Ruda Nâhiyesi Sokoloviç Köyü’nden olan Sokollu, Yeşilce Mehmet Bey ve beraberindeki 39 çocukla beraber önce Edirne’ye getirildi. Zekâsı ve kabiliyetleri fark edilince İstanbul’a saraya Enderun Mektebi’ne alındı. Doğum yerini ihtilafsız olarak bildiren tarihçiler nedense doğum yılı hakkında ittifak halinde değillerdir. 1505–1512 tarihlerini zikredenler vardır. Yetiştirilmesinden sorumlu olanlar ona ihtimam gösterdiler kısa zamanda padişahın hizmetine verilecek hale geldi. Enderun’da yetişti. Rikabdar, Çuhadar ve Silahdarlığa kadar yükseldi. O artık Silahdar Mehmet Ağa olarak anılıyordu. Padişahın yakınlarından olmuş padişahla sohbet edebilecek duruma gelmişti. Bosna’ya gidip özlemini çektiği ailesini İstanbul’a getirmek isteğini arz etti. O günlerde Bosna cizyesi için gidecek olan Ahmet Bey’e tembih edildi; Mehmet Ağa’nın ailesi İstanbul’a getirildi. Barbaros Hayrettin Paşa’nın vefatından sonra Kaptan-ı Derya yapıldı (1546–1550). Bazı kaynaklar iki sene bazı kaynaklar ise dört sene Kaptan-ı Derya olarak vazifede kaldığını yazar. Derya kaptanlığından alınınca Rumeli Beylerbeyi vazifesine tayin edildi. 1561 yılında II. Vezirliğe yükseltildi. Sadrazam Semiz Ali Paşa’nın ahrete göç etmesinden sonra 28 Haziran 1565’te Vezir-i Azam olarak tayin edildi. Vefat eden Sadrazam Semiz Ali Paşa sulh yanlısıydı. Şartlar bir savaşı lüzumlu hale getirse de barış için uğraşır elinden geldiği kadar diplomatik yollar ile meseleleri halletmeye çalışırdı. Sokollu ise onun aksine savaşçıydı. Paşanın korkak cesur olmayan bir kimse olduğunu yazıp çizenler inşallah sonradan da olsa hayatını araştırmışlar ve nasıl bir vebalin ve günahın altına imza attıklarını görüp utanmışlardır. 1562’de Avusturya-Osmanlı sulh antlaşması Busbeg ile Semiz Ali Paşa arasında yapılmış süresi henüz dolmamıştı. Ama vaziyet muhafaza edilemedi Osmanlı himayesindeki Erdel Beyi Avusturya’ya ait birkaç yeri aldı. İmparator, Sultan Süleyman’a şikâyetçi oldu ve aynı zamanda Osmanlı himayesindeki Erdel Hududu’na saldırdı. İki şehri zaptetti, tam bu sırada Semiz Ali Paşa öldü ve Sokollu sadârete geldi. Savaşçı olan yeni Vezir-i Azam savaş ilan etti.

Zigetvar Seferi (1 Mayıs 1566)

Padişah hasta olmasına rağmen sefere çıktı. Zigetvar çok direndi sultan ise vefat etmeden kalenin düştüğünü görmek istiyordu. Ancak kalenin alındığını göremeden 6 Eylül’ü 7 Eylül’e bağlayan gece hakkın rahmetine kavuştu. Fetih ise kısa bir zaman sonra gerçekleşti. Sokollu’nun yükü ağırlaşmıştı. Padişahın vefatını kargaşaya meydan vermemek için büyük bir ustalıkla sakladı. Fetih şenlikleri için emir verdi Şehzade Selim’in acele yola çıkması için de haber çıkardı. Şehzade gelene kadar Sır Kâtibi Feridun Ahmet Bey ile birlikte üç hafta boyunca bu sırrı gizlemeye muvaffak oldu. Sadece bu hadise bile onun ne kadar dirayetli olduğunu hükümet ve idareyi kuvvetli bir el ile tuttuğunun açık misalidir. Sultan Selim Sultan Süleyman’ın politikalarını anlamıştı. Onun siyasetinin takipçisi olacak bir sadrazamla çalışması lazım geldiğini biliyordu. Saltanatla beraber sadâret de değişebilirdi. İşte sırf bu yüzden Sokollu vazifeden el çektirilmedi. Savaştan sonra yedi ay uğraşılmış 25 maddelik bir anlaşma ile Sokollu Mehmet Paşa’nın yüksek siyasi kabiliyeti ile Avusturya’dan istenilenler alınmıştı. II. Selim Han 15 Aralık 1574’te vefat etti. Nurbanu Sultan kocasının ölümünü Sokollu’ya duyurdu. Paşa Kanuni’nin ölümünde ki davranışını tekrarladı. Sır Kâtibi Feridun Ahmet Bey ve onun maiyeti haricinde hiç kimse padişahın ölümünden haberdar edilmedi. Şehzade Murat’ın Manisa’dan gelip tahtı devralabilmesi için her türlü hazırlık yapıldı. 21 Aralık’ta İstanbul’a ulaşan Şehzade 22 Aralık’ta (1574) Sokollu’nun siyasi ve idari tedbirleri sayesinde hiçbir problem yaşanmadan yapılan cülus töreni ile padişah ilan edildi. Sultan III. Murat’ta babası II. Selim Han gibi Sultan Süleyman’ın izlediği siyasetin takipçisi olacağını bildiği paşayı Vezir-i Azamlık görevinden almadı. Böylece Sokollu’nun Sadrazamlık görevindeki son beş yıla girilmiş oldu. Sarayın içinde ve dışında Sokollu Mehmet Paşa’ya cephe almış bir grup vardı. Paşa zekâsı, dirayeti ve gücü nispetinde çırpınıyor devlet çarkını çevirebilmek için elinden geleni yapıyordu. En yakınında ise Sır Kâtibi devletin kara kutusu Feridun Ahmet Bey vardı. Paşanın kim ya da kimler tarafından şehit edildiğini anlayabilmek için Feridun Ahmet Bey’i tanımak zorundayız. Zira suikastı yaptıranlar onu paşanın öldürülmesinden önce yanından uzaklaştırmışlardı. Çünkü Feridun Ahmet Bey HER ŞEYİ BİLİYORDU.

Sır Kâtibi Feridun Ahmet Bey

Babasının ismi Abdülkadir. Devşirme olabileceği düşünülüyor. Öğrenimini Defterdar Çivizade Abdullah Abdî Çelebi’nin yanında tamamladı. Onun vefatı ile Sokollu Mehmet Paşa’nın hizmetine kâtip olarak girdi. Paşa onu hizmetine aldı çünkü o çok iyi bir hattattı. Sülüs ve Nesih’ten başka divani, rika ve siyakat hatlarını yazmayı da biliyordu. Ardından Divan-ı Hümayun Kâtibi daha sonra da paşanın sır kâtibi oldu. Daima yakınında bulundu. Kanuni Sultan Süleyman’ın Nahçivan ve Zigetvar seferlerine katıldı. Özellikle sonuncusunda ki hizmetleri takdir edildi. Sır Kâtibi olarak padişahın vefatını saklama ve ölümü sonrasında asayişi sağlamaya yönelik önemli görevler üstlendi. 1570’de Reisül Küttap 1573’te Nişancı oldu. III. Murat Han tahta çıkınca ona Münşeâtû’s-Selâtin isimli eserini takdim etti. 1576’da Sokollu Mehmet Paşa’ya kurulan komplonun henüz daha başlarında Vezir-i Azam Sır Kâtipliğinden ve Nişancılıktan azledildi. 1577’de tenzili rütbeyle Semendire Sancak Beyi tayin edildi. Amaç Feridun Ahmet Bey’in Sokollu’nun yanından uzaklaştırılması ve suikast zamanı geldiğinde onun paşayı korumaya çalışmasını engellemekti. Öyle de oldu. Sokollu şehit edildi. Feridun Ahmet Bey 1581 yılına kadar İstanbul’a çağırılmadı. 1581’de ikinci defa Nişancı oldu. Bu ikinci ikbal devresinde Mihrimah Sultan ile Rüstem Paşa’nın kızları Ayşe Hanım Sultan ile (1582) evlendi. Bu evliliğin Sokollu’dan dul kalan II. Selim’in kızı İsmihan Sultan ile olduğunu söyleyenler de vardır. Münşi, hattat alim bir zat olan Feridun Ahmet Bey evinde alimleri toplar onlar ile ilmi müzakerelerde bulunurdu. Divan sahibi bir şairdir. Şiirleri şair Baki’nin takdirini kazanmıştır (Divanında şifreli bir şekilde Sokollu Mehmet Paşa’nın kimler tarafından katlettirildiğini yazdığı söylenmektedir. Bu iddia divan incelenmeden kanıtlanamaz. İnşallah araştırmacılar artık yeni şeyle söylemek lazım düsturunca hareket edip divanı incelerler). Feridun Bey hayırseverde bir insandı. İstanbul Kadısı Mirşah Abdülgani tarafından tescil edilen vakfiyesine göre İstanbul ve Dimetoka’da mescit, camii, hamam, tekke, Sıbyan mektebi yaptırmış ve bunlar için Edirne, Gelibolu, Lapseki ve Yalova’da çeşitli gelir kaynakları bulunan zengin bir vakıf bırakmıştır. Feridun Ahmet Bey Osmanlı Devleti’nin kara kutusu olarak devletin bütün yazışmalarını okuma yetkisine sahipti. Beratlar, fermanlar, hatt-ı hümayunlar, divan-ı hümayun zabıtları anlaşma metinleri hatta çok gizli mektuplar halktan toplanan bilgiler yani arzuhaller onun elinin altından geçiyordu. Osmanlı için o kadar önemli bir mevkide bulunuyordu ki devlet kendisini 150 süvari ve 150 piyade ile koruyordu. İşte böyle bir adamın ve uzun yıllar boyunca Sokollu’ya hizmet etmiş birisinin neden paşanın yanında tutulmadığını takdirlerinize bırakıyorum… Feridun Ahmet Bey divanından başka 3 kitap daha yazdı. Bunlar Nüzhetül-Esrâri’l Ahbâr Der-Sefer-i Sigetvar: Sokollu Mehmet Paşa’nın namına yazılan eserde Zigetvar Seferi; Kanuni’nin vefatı üzerine olanlar ve meydana gelen hadiseler detaylıca anlatılır.

Miftah-ı Cennet: 8 bölümdür bu risalede ahlaki konular işlenmiştir. Kitabın tam adı Risâle-i Miftâh-ı Cennet Der Ahlâk’dır. Bizim konumuzla yani suikastla ilgili olduğunu düşündüğümüz ve bir kısmı kayıp olan bir kitabı daha var.

Münşeâtûs-Selâtin: Kitap her ne kadar Sultan III. Murat tahta çıktıktan sonra kendisine takdim edilmiş olsa da kaynaklarda anlatıldığına göre Feridun Ahmet Bey hayatının sonuna kadar kitabı yazmaya devam etti. Üstelik kitap günümüze bir hayli eksik olarak ulaştı. Kitapta Hz. Peygamber (SAV) dört halife ve Osman Gazi’den III. Murat’a kadar olan hükümdarların mektup, berat, ferman vb örnekleri bulunmaktadır. Eser 2 cilt olarak basılmıştır. Toplamda 835 vesika varmış gibi görünen kitapta Selâniki’nin ifadesine göre “III. Murat’ın cülusu için cülusuna kadar olan devre için kitapta 1880 belge” varmış. Buradan anlaşıldığına göre kitap günümüze bir hayli eksik gelmiştir. Araştırmaya açık olan bir konuda budur. Eserin kayıp parçaları nerededir? Sokollu Mehmet Paşa’nın başına gelenler anlaşılmasın diye mi saklanmış veya kaybedilmiştir? Kıymetli okuyucularımızın irfanına terk ediyorum.

Feridun Ahmet Bey 1583 yılında imparatorluğun bakanlar kurulu demek olan Divan-ı Hümayunda Nişancılık görevinde iken bildiği sırlar ile birlikte hakkın rahmetine kavuşmuştur.

Sokollu Mehmet Paşa’nın suikast anına ve bizim bu konudaki tespitlerimize geçmeden önce anlatılması gereken bir konu daha var. Paşanın Vezir-i Azam olduktan sonra vefatına kadar uyguladığı dış işleri politikalarını bilmemizde gerçekten fayda var çünkü şehit edilmesinde uyguladığı siyasetin etkisi olduğunu düşünen yazarlar var. Onlara göre paşa Batı istihbaratının desteği ile uyguladığı atak ve saldırgan dış politikanın bedelini ödemiştir.

Sokollu Ve Dış İşleri Politikası

Sokollu, III. Murat zamanında da dış siyasetini değiştirmedi. Venedik ile barış içinde yaşamak Lehistan’ı Türk nüfuzu altında tutmak Avusturya ile savaşmamakla beraber Maksimilyan’ı daima zayıf ve Babıâliye bağlı bir vaziyette bulundurmak için elinden geleni yaptı. Afrika’nın kuzey sahillerini Türk nüfuzuna tabi kılmak Sokollu’nun değişmez ilkelerindendi. Bu siyasete ömrünün sonuna kadar sadık kaldı. III. Murat padişah olduğunda Venedik Cumhuriyeti tebrik için Cakopo Soranzo’yu gönderdi. Cakopo hem cülusu tebrik etti hem de Venedik’le yapılan anlaşmanın yenilenmesini istedi. Sokollu uygun gördü ancak anlaşma bedeli olarak devlete 54 bin duka altın istedi. Venedik bu bedeli ödedi. Bu tarihten itibaren Venedik’le işler düzeldi ancak Venedik Elçisi devletinden gelen emir gereği daha sonra paşaya kurulan komplonun içinde yer aldı. Venedik ile Osmanlı Devleti’nin anlaşma imzaladığını öğrenen Floransa elçi gönderip anlaşma yapmak istediğini bildirdi. Osmanlı Devleti bu isteği olumlu karşıladı. Sokollu’nun hazırladığı 28 maddelik bir anlaşma ile Floransa’da itaatini arz etti. Ancak elçi Divan-ı Hümayun’da ziyafetle ağırlanmadığı gibi padişah huzuruna da çıkarılmadı. Floransa’nın bu davranışlarla hakarete uğradığını düşünen elçinin de paşaya kurulan komploya katıldığı söylenmektedir.

Sokollu’nun İnebahtı felaketinden hemen sonra meydana getirdiği donanma deniz kuvvetleri güçlü olan devletleri korkutmak için kâfiydi. Devlet İran harpleriyle meşgul olduğu gibi Kaptan Kılıç Ali Paşa’nın her sene elli gemi ile deryaya çıkışı düşmanları tamamıyla sindirdi. Donanma boğazdan çıkar çıkmaz Venedik, Malta, Sicilya, İtalya, İspanya sahillerinde büyük bir korku hüküm sürüyordu.

Sokollu tersaneyi sürekli çalıştırıyor çalışmaların aksamaması için azami dikkat ediyordu. Konu daha da uzatılabilir ancak isteyenler tarih kitaplarından bu konuları daha detaylı olarak okuyabilirler. Buraya kadar yazdıklarımız zannederim yeterli olacaktır. Lakin konunun iyi anlaşılması için birkaç küçük not daha paylaşmakta yarar var. Mehmet Paşa Osmanlı Devleti’nin gücünün Artık son noktasına geldiğinin de farkındaydı. Ele geçirilen toprakların elde tutulması gerektiğini ve bunun için de daha fazla büyümemek gerektiğini söylüyordu. İran ile yapılan savaşın bir an önce neticelendirilmesi gerekiyordu ve artık devletin ilmi çalışmalar ve keşiflere hali hazırdakinden çok daha fazla önem vermesini istiyordu. Ordunun daha da güçlendirilmesi ve sınırların asla aşılamayacak boyutta tahkim edilmesi lazım geldiğini söylüyordu. Çünkü biliyordu ki batı asla vazgeçmeyecekti.

Sokollu Mehmet Paşa’yı Kimler Öldürttü?

Çekemeyenleri ve sevmeyenleri tarafından statükocu bir devlet adamı olarak görülmekteydi. Hakkında akla hayale gelmez iftiralar üretilip yayılıyordu. Paşanın muhalifleri aslında bir merkez tarafından idare ediliyordu. Onlara göre Sokollu Sadâret makamında kalmak için birçok oyunlar çevirmiş halkı muhalefet etmesinler diye rüşvetle susturmuştu. Güya yapılmak istenen her iyi teşebbüsün önünde o engeldi aslında boş hayallere inanmadığı hazineyi koruduğu adam kayırmadığı için hakkında bu kadar söylenti çıkarılmıştı. Söylentilerin aksine Sokollu Sadâreti zamanında ilim ve edebiyat müntesiplerini korumuş Osmanlı ülkesini cami, medrese, imaret, vakıflar, tekkeler ile süslemiştir. Aynı şekilde paşanın amcaoğlu ve 12 yıl Macaristan Beylerbeyiliğini çok büyük bir dirayetle idare eden Sokollu Zade Mustafa Paşa’da elinden geldiğince Osmanlı topraklarında imar faaliyetlerinde ve hayır işlerinde bulunmuştur. Devletin parasının kendilerine akmadığını görenlerin Vezir-i Azam’a düşman olması kaçınılmazdı. Şimdi burada Mehmet Paşa’nın eserlerinin bazılarını mevzunu iyi anlaşılması için yazalım.

Tarsus’ta ve Şam’da vakıflar, Drin suyu üzerinde köprü, Burgus’ta imaret, Edirne’de hamam, Kadırga civarında bir cami, caminin yanında medrese, şadırvan ve zaviye. Sopkollu’nun bina ettirdiği cami Azap Kapısı Camii’dir. Vefatından 2 sene evvel (1578) yaptırmıştır. Şam’da kendi mülkü olan köylerin gelirleri ile Mekke ve Medine’ye su getirtmiştir. Sokollu kazandığı paranın aldığı maaşın hakkını tamamıyla vermiştir. Eserlerini yazmaya devam edecek olursak Lüleburgaz’da cami, Erdel Beçkerek’te bir cami, Dârûlkurrâ, imaret, han, çeşme ve köprü yaptırdı. Vişegarad’da Mimar Sinan’a bir köprü yaptırmıştır. Yine buraya yakın bir yerde kervansaraylarda yaptırmıştır.

Kaynaklardan Sürdüğümüz İze Göre Cinayetin Tasarlanması

Onu çekemeyen 2 paşa vardı. Kızıl Ahmedli Şemsi Paşa ve Defterdar Üveys Paşa. Bunların ataları Candaroğlu Beyliği’ydi ve bu iki adam kendilerince beyliklerinin sözde yeniden ihyası için hareket ediyorlardı. Tasavvurlarının gerçekleşmesi için Sokollu Mehmet Paşa’nın öldürülmesi gerekiyordu. Kaynaklardan çıkardığımız sonuca göre katili bulanlar veya azmettirenler bu iki şahıs ama yalnız da değillerdi. Emellerine ulaşabilmek için çok kısa sürede bir ekipte kurdular. Üveys Paşa Tire Kadılığı’ndan Defterdarlığa getirilmişti. Sokollu’dan çok korkar ve çekinirdi. Üveys Paşa Sultan Murat’ı daha şehzadeyken Sokollu’nun aleyhine doldurmaya başlamıştı. Onun düşmanlarını padişaha takdim ediyor devlet görevi almalarını sağlıyordu. Şemsi Paşa’yı da padişaha o takdim etmişti. Padişahı sadrazama karşı kışkırtmak için elinden geleni yaptı. Sokollu ise yaşadığı sürece III. Murat Han’a saygı da kusur etmedi. Bu düşman gruba maalesef bir süre sonra Rumeli Kazaskeri Kadızade Ahmed Şemseddin Efendi’de katıldı. Hatta şeyhülislam Hamid Efendi’nin vefatı üzerine şeyhülislamlık makamı da ona verildi. Ahmed Şemseddin Efendi paşaya kurulan tuzağın ortaya çıkmasından korktuğu için halkın arzuhallerinin sadrazamın okumasını değil sarayda okunmasını arzu ediyordu. Şemseddin Efendi’ye göre Vezir-i Azam halkı rüşvet ile susturuyordu. Sonunda dediği oldu arzuhaller paşanın elinden alındı. Padişah gezmeye çıktıkça veya camiye gittikçe halk ona arzuhaller takdim ederdi. Bu yazıların paşa tarafından okunması engellendiği gibi padişahında okuması engellendi. Böylece suikast tertibi için yapılan hazırlığın başladığını görmekteyiz ve bu yöntemle paşaya gidebilecek herhangi bir suikast ihbarı ve istihbaratı engellenmiş oldu. Üveys Paşa, Şemsi Paşa, Ahmed Şemseddin Efendi her işe karışır oldular. Sokollu’nun adamları ve ekibi tasfiye edilmeye başlandı. Kadıları sancak beylerini istedikleri gibi tayin ediyorlardı. Daha önce yukarıda bahsettiğimiz gibi ilk önce Feridun Bey azledildi ve bir müddet sonra sözde bir görevle sürgüne gönderildi. Kanuni Sultan Süleyman zamanında Budin Valisi olan Mustafa Paşa katledildi. O yüce niteliklere sahip bir zattı. Beylerbeyleri içinde onun gibisini bulmak zordu. Yetimleri dulları himaye eder bütün tımarları ehline verirdi. Zigetvar, İstoni-Belgrad onun sayesinde imar edilmişti. Budin kalesine Baruthane yaptırmış camiler medreseler inşa ettirmişti. Paşanın bir cürümü yoktu. Yegane kabahati Sokollu’nun amcazadesi olmasıydı. Yeniçeri Ağası olan Cağalzade azledildi. Güya şehrin asayişini temin edemiyordu. Yaptığımız araştırmalar o dönemin Venedik elçisinin de ihanet şebekesine dahil olduğunu ortaya çıkarmıştır. Vezir-i Azam bütün olup bitenlere ses çıkartamıyordu çünkü kopacak bir gürültüde devletin itibarının sarsılmasını istemiyordu. Her şeye rağmen savaşsa kopacak fırtınada dökülecek kan benim yüzümden akmış olur diye endişeleniyordu. Ayrıca Vezir-i Azamlığının son iki senesinde tayin ve azil yetkileri elinden alınmıştı.

Son Gece ve Şehadet

11 Ekim’i 12 Ekim’e bağlayan gece (1579) Hazinedarı Hüsnü Ağayı gece uyanıp abdestini almış namazını kılmış olarak yanına çağırdı. Sokollu’nun edebiyata olduğu gibi tarihe de merakı vardı. O gece Tevarih-i Âli Osman’dan Sultan Murat’ın Kosova’da şahadeti bahsini okuttu. Hüsnü Ağa Kosova Savaşı’nı ve padişahın şahadetini bütün tafsilatıyla okudu. Miloş Kabiloviç’in Murat Gazi’yi hançerle vurup şehit ettiği kısma gelindiğinde müteessir oldu, ağladı. “Bana dahi böyle bir şahadet nasip eyle Ya Rabbi,” diye dua etti. Murat Gazi’nin ruhuna Fatiha okudu.

Ertesi gün Mutad vazifeleriyle meşgul oldu sonra konağında ikindi divanını topladı. Davaları dinledi görüşmeler devam ederken içeriye divane tabiatlı biri girdi (bu adamın İran’dan veya Bosna’dan gelmiş olabileceği kaynaklarda yazılmıştır  Adamın içeriye girerken üstünün aranmamış olması, huzura çıktığında kollarının tutulmaması şaşırtıcıdır. Belli ki çok kişi önceden tembihlenip etki altına alınmış) Paşaya yaklaştı derdini anlatacak olan arzuhali verir gibi yapıp kolunda sakladığı hançeri paşanın kalbine sapladı. Çavuşlar katili yakaladılar (Suikastı gerçekleştiren şahıs ertesi gün infaz edilip cesedi denize atılmıştır. Acaba konuştu mu sorgulandı mı? Bir şeyler anlattıysa bunlar nereye yazıldı. Cevaplar arşivlerde ve kaynak kitaplarda artık yeni şeyler söylemek isteyen araştırmacıları bekliyor. Bizim vardığımız sonuca gelecek olursak; paşa Venedik elçisi, Kadızade Ahmed Şemseddin Efendi, Üveys Paşa ve Şemsi Paşa’nın kurduğu tuzağın kurbanı olmuştur). Paşa odasına götürüldü hekimler çağırıldı. Yarası tedavi edildi ancak hançer fena tesir etmişti. Sokollu’nun yarım asırdan fazla devlet işleriyle yorulan zayıf vücudu daha fazla dayanamadı. Ayasofya minarelerinden akşam ezanı okunurken (12 Ekim 1579) vefat etti.

Kirli ittifakın üyesi Şeyhülislam Kadızade Ahmed Şemseddin Efendi paşanın şahadetine fetva vermedi. Ancak onun haricinde kalan ulema paşa şehittir diye fetva verdiler. Sokollu’nun aziz naaşı Eyüp Sultan civarına defnedildi.

Yazımı nihayete erdirirken siz kıymetli okuyucularıma söylemek isterim ki: “Sokollu Mehmet Paşa gibi bir devlet adamı eğer batı da olsaydı hayatı defalarca film ve dizi yapılır hakkında dergilerde sayısız makaleler çıkar, kitaplar yazılırdı. Maalesef hazinenin üzerinde oturan dilenciler gibi olduğumuzdan dolayı hiçbir değerimize kıymet vermiyoruz.” Şimdilik hoşça bakın zatınıza…

Meraklısına kaynakça:

1-Sâhib’ül Hayrât Makbûl (Sokollu) Mustafa Paşa/ Mehmet Emin Yılmaz/ Gökçe Günel/ 34 sayfalık makale

2-Yılmaz Öztuna: Osmanlı Devleti Tarihi Cilt: 1/ Ötüken Yayınları/ S:261

3-Osmanlı Tarihi Cilt:1/ Ötüken Yayınları/ Ziya Nur Aksun/ S:387-388

4-Bilinmeyen Osmanlı, Prof. Dr. Ahmet Akgündüz, Osmanlı Araştırmaları Vakfı/ S:171-172

5-Sokollu/ Ahmet Refik Altınay/ Tarih Vakfı Yurt Yayınları

6-Yaşamları ve Yapıtlarıyla Osmanlılar Ansiklopedisi Cilt:1/S:453-454

7-Belgelerle Osmanlı Tarihi Cilt:2/ Ömer Faruk Yılmaz/ S.235-240

8-Sadrazamlar/ Çatı Yayınları/ Nazım Tektaş/ S:139-151

 

Yazarın www.maraspusula.com daki diğer yazıları.