Sosyal medya ortamında ‘ANAYASA TESTİ’ başlıklı bir dizi soru dolaşıp duruyor. Sorulan sorulara doğrudan cevap verirseniz bir bakmışsınız tüm sorulara hayır demişsiniz ve HAYIR’cı olup çıkmışsınız.

Sorular o kadar sinsice ve haince ki. Soruların çoğunluğunun zaten getirilmek istenen düzenlemeyle bir ilgisi yok, geri kalan kısmında da gerçek hayattan kopuk saçma sapan sorular olduğunu görüyoruz. Sorulara bakıp birebir cevap verirseniz sanki sapık birini destekleyecekmişsiniz gibi bir algı oluşuyor ve bu duruma isyan eder hale geliyorsunuz. Bu kadar sinsi ve haince sorular...

Soruları soranlar ne yazık ki mevcut düzenden yararlanan, Anayasa görüşmeleri sırasında düzenlemeye katkı vermeyen, varsa olumsuzluklar bununla ilgili düzeltme talep etmeyenler. Biliyoruz ki iş yapan hata yapar hiçbir şey yapmayan hiç hata yapmaz. Yapılanı eleştirmek işin kolay yolu…

Yeni düzenlemeyi yerden yere vuran vekillerin görüşmeler sırasında bir şeyler yapması gerekmiyor muydu? Mesela Seçmen olarak şunu sormak en tabi hakkımız değil mi? Darbe anayasası deyip durduğunuz bu anayasayı değiştirmek için neden bir alternatif sunmadınız? Varsa şayet bir alternatif anayasa taslağınız bunu neden TBMM getirmediniz? Varsa mükemmel anayasalarınız bunu neden milletten saklıyorsunuz? Bir taslağa EVET, HAYIR demek yerine neden önümüze birden fazla ANAYASA teklifi ile gelmediniz?

Bir de soruların içinde sıkça geçen “partisinin çoğunluğu elinde bulundurduğu TBMM” ibaresine de dikkatinizi çekmek isterim. Bu ibareden şunu da çıkarabiliyoruz: CB’na verilen yetkilerin tümünü TBMM’ne verseniz dahi ona da hayır diyecekler. Ne yaparsanız yapın, işin içinde bu aziz millet varsa Hayır…

Diğer taraftan, yeni anayasa teklifi ile ilgili bir tuzak soru ile karşılaştığınızda önce bunun teklifin içinde bulunup bulunmadığını sormak lazım. Çünkü soruların içinde teklifte yer almamasına karşın kendi vehimlerini/korkularını teklifte varmış gibi sorup bizi yanlış bir sonuca götürmeyi amaçladıklarını görüyoruz. Dolayısıyla bize tehlike olarak söylenen hususun hangi madde ile getirilmek istendiğini sormamız ve bunun bu madde içinde yer alıp almadığını araştırmamız icap eder.

Hayır’cılar, tüm stratejilerini düzenlemede yer almamasına karşın varmış gibi korku/vehim yaratmak üzerine kurgulamış görünüyorlar. Böylelikle kafaları karıştırarak doğruların görülmesini engelleyerek sonuca ulaşmamıza engel olmaya çalışıyorlar.   

Dolayısıyla aşağıdaki sorulara doğrudan cevap vermek yerine açıklama getirdikten sonra cevap verdiğimde bakın nasıl bir tablo oluştu!

1. Cumhurbaşkanının taraflı olmasını, bir partinin genel başkanı olmasını doğru buluyor musunuz ? (Madde 101)

Cumhurbaşkanının taraflı olmasını istemeyiz tabi, kim ister ki?

 Taraflılık bir siyasi görüşe sahip olmak; dünya siyasetine belli bir perspektiften bakmak ise zaten herkes taraftır ve bu taraftarlıkta da hiçbir sakınca yoktur. Ancak eğer ‘taraflı’lıktan kasıt, vatandaşlar arasında ayrım yapmak ise elbette bu kabul edilemez.

Cumhurbaşkanı’nın partili olması demek, vatandaşlar arasında ayrım yapacağı anlamına gelmez. O halde soru şu şekilde sorulmalıydı: Bir parti mensubunun partiden bağını koparmadan Cumhurbaşkanı olmasını mümkün kılan maddeyi onaylıyor musunuz? Tabi ki EVET…

EVET (X)               HAYIR ( )


2. Cumhurbaşkanının eşini, oğlunu, damadını ya da seçilmemiş herhangi bir kişiyi sayı sınırlaması olmaksızın yardımcı ve bakan olarak atayabilmesini doğru buluyor musunuz? (Madde 106)
Soru çok sinsi…!  Yetki verdiğimiz Cumhurbaşkanı’nın nerdeyse bakanlar kurulunun tümünü ailesinden oluşturduğunu düşündüren bir soru, bunu kim ister ki?

Ancak bu soruyu sorana şunu sormak lazım. Şu anda bakanlar kurulunu oluşturma yetkisine sahip Başbakan’da bu yetki var mı? Var. Yeni düzenleme ile Başbakanda olan yetkiler doğal olarak Cumhurbaşkanı’na veriliyor. Fazladan verilen bir yetki var mı? El-cevap: yok… O halde tehlike bunun neresinde?

Referandumda ya EVET oyu vereceğiz ya da HAYIR oyu… ‘Hayır’ oyu verirsek başbakanının bu kişileri bakan olarak atayabilmesine devam etmesini onaylarken, ‘Evet’ oyu verirsek sadece bu yetkiyi Cumhurbaşkanına devretmiş olacağız. Yani, yani HAYIR oyu vererek bu olasılığı ortadan kaldırmış olmuyoruz.

Kaldı ki anayasanın verdiği bu cevaz, bu tür atamaları zorunlu kılan bir düzenleme değil, aksine böyle bir atamayı mümkün kılan bir maddedir. Bu makamları gerçekten hak eden biri varsa kimin akrabası olup olmadığına bakmaksızın onun bu makama gelmesini mümkün kılan bir düzenleme. Ayrıca, bir kişinin Cumhurbaşkanı’nın akrabası olması onun bir makama seçilmesine/atanmasına engel olmamalıdır.

Her Türk Vatandaşı her makama seçilme hakkına sahiptir, bu hak yasa, hele anayasa ile sınırlandırılamaz.

O halde cevabımız;

EVET (X)               HAYIR ( )

 

3. Cumhurbaşkanlığı makamının hastalık, yurtdışına çıkış ya da ölüm gibi nedenlerle boşalması durumunda halkın seçmediği bir cumhurbaşkanı yardımcısının ülkenin başına geçerek tüm yetkileri kullanabilmesini doğru buluyor musunuz? (Madde 106)

Bunda bir sakınca görmüyorum: Bu ülkenin başına her TC vatandaşı gelebilir. Cumhurbaşkanı yardımcıları da TC vatandaşıdır ve yardımcısı oldukları Cumhurbaşkanlığı makamına vekâlet de edebilirler.

Cumhurbaşkanı yardımcıları seçilmemiş olmaları dışında bir dezavantaja sahip değildirler. Diğer taraftan, yasalar boşluğu ve çıkmazları kabul edemez. Dolayısıyla Cumhurbaşkanı’nın hangi nedenle olursa olsun görevini yapamaması durumunda ne olacağına da kapı açabilmelidir.

Bir de, bu durumun oluşması zaten çok nadir olabilecek bir durumdur, ayrıca Cumhurbaşkanlığına vekâlet edecek yardımcı, 45 gün içinde ülkeyi seçime götürmek zorundadır.
EVET (X)               HAYIR ( )

 

4. Cumhurbaşkanının kendisini yargılama yetkisine sahip tek mahkeme olan Anayasa Mahkemesi’nin 15 üyesinden 12 sini bizzat atamasını, 3 üyeyi de genel başkanı olduğu parti aracılığı ile Meclis’te seçtirmesini doğru buluyor musunuz? (Madde 159)

Bu soru yoruma ihtiyaç duymuyor, mevcut düzenleme ile yenisini karşılaştırmak vehimi ortadan kaldırmak için yeterli.

Mevcut sistemde Anayasa Mahkemesi (AYM) 17 üyeden oluşuyor, önerilen sistemde üye sayısı 15’e düşürülüyor.

Her iki sistemde de üyeleri, Cumhurbaşkanı ve TBMM atıyor.

Cumhurbaşkanlığı Sistemi'nde Cumhurbaşkanı'nın Anayasa Mahkemesi Üyelerini doğrudan seçme yetkisi bulunmamaktadır. İlgili kurumlar tarafından anayasada belirtilen sayıda kişi AYM için aday gösterilir, Cumhurbaşkanı atayacağı üyeleri bu kurumlar tarafından belirtilen kişiler arasında seçmek durumundadır.

Sonuç olarak, iki sistem arasında bir fark yok, dolayısıyla Hayır diyebilecek bir gerekçe de yok.

 EVET (X)              HAYIR ( )


5. Aynı zamanda bir parti lideri olan Cumhurbaşkanının, hakim ve savcıları atayan, görevden alan ve görev yerini değiştiren HSK’nın 13 üyesinden 6’sını doğrudan kendisinin atamasını, 7’sini ise partisinin çoğunluğu elinde bulundurduğu TBMM’ye seçtirmesini doğru buluyor musunuz? (Madde 159)

Bu soruya cevap vermeden önce bir konuyu açıklığa kavuşturmak lazım gelir. Cumhurbaşkanı demek millet demektir, çünkü onu doğrudan seçecek olan bizleriz. Bizim irademizi sorgulayan her soruya vereceğimiz cevap belli olmalı aslında. Yakın tarihe baktığımızda Cumhurbaşkanı seçimlerinde ne tür fırıldaklıkların döndüğünü biliyoruz: Milletvekillerinin, hatta parti liderlerinin masalarına silah koyup aday dayatmalar, tehdit telefonları, şantajlar vs vs… Dayatılan adayların seç(tir)ildiği sorumsuz Cumhurbaşkanları ve bunlara verilen sınırsız yetkiler. Soruyu hazırlayan zihniyet buna karşı da soru hazırlamış mıydı?

Bildiğimiz gibi, HSK bir mahkeme değildir, hakim ve savcıların atamalarını tayinlerini, yükselmelerini düzenleyen idari bir kurumdur.  Dolayısıyla bu yapıya üye atamak yargıya, yargı kararlarına müdahale anlamına gelmez. Diğer taraftan, bu üyeleri diyelim ki partili/taraflı bir Cumhurbaşkanı seçmesin, de TBMM niye seçmesin? Gizli maksat bizce açık: Millet de, milletin vekilleri de bu işe karışmasın.

Dolayısıyla daha milleti temsil edecek daha iyi bir seçim sistemi bulunmadığı sürece, seçtiğimiz Cumhurbaşkanı’nın ve TBMM’nin iradesini halkın değerleri ve talepleri doğrultusunda kullanacağına güvenmek durumundayız.

EVET (X)               HAYIR ( )


6. Cumhurbaşkanının hem partisinin il başkanını, hem valiyi, hem de mahkeme heyetini atamasını doğru buluyor musunuz? ( Madde 101, 104, 159)

Mevcut sistemde de valiyi ve il başkanını zaten siyasi otorite belirliyor. Bu konuda getirilen yeni bir düzenleme yok. Mahkeme heyetinin ataması şimdi de yeni sistemde de Cumhurbaşkanı’nın yetkisinde değil. Değişen bir şey yok, Yeni Anayasa teklifini reddetmek için gerekçe de yok.
EVET (X)               HAYIR ( )


7. Bir partinin üyesi/tarafı olan cumhurbaşkanının atadığı hakim ve savcıların, yani adaletin bağımsız ve tarafsız olacağını düşünüyor musunuz? (Madde 159)

Hâkim ve savcılar HSYK tarafından atanmaktadır. Cumhurbaşkanının atadığı üyeler HSK’da azınlıktadır. Dolayısıyla olmayan bir durumdan soru/korku üretilmiştir. Evet demek için bu konuda hiçbir sakınca bulunmamaktadır. 
EVET (X)                               HAYIR ( )


8. Yüzde 51 ile seçilmiş cumhurbaşkanının yüzde 100 oyla seçilmiş meclisi feshedebilmesini doğru buluyor musunuz? (Madde 156)

Cumhurbaşkanı’nın meclisi feshetme yetkisi bulunmamaktadır. Olağanüstü durumlarda hem meclis tarafından hem de Cumhurbaşkanı tarafından seçime gidilebilmektedir. Seçime gidildiğinde hem Cumhurbaşkanı hem de meclis beraber seçime girmekte ve her iki kurum da yeniden seçilmektedir. 

EVET (X)                               HAYIR ( )


9. Cumhurbaşkanının tek başına OHAL ilan edebilmesini, OHAL süresince ülkeyi kararnamelerle yönetmesini, Cumhurbaşkanı istemedikçe meclisin toplanmamasını doğru buluyor musunuz? (Madde 119)

OHAL ilan etme yetkisi TBMM’ndedir. Ancak meclisin tatilde olduğu dönemde olağanüstü durumlarda OHAL ilan etme yetkisi Cumhurbaşkanı’na verilmektedir. OHAL ilanından hemen sonra TBMM acilen toplantıya çağrılarak OHAL kararı görüşülür ve nihai kararı TBMM verecektir.

Burada maksat acil durumların varlığı halinde TBMM toplanıp karar alıncaya kadar geçen süre içinde telafisi imkansız zararlar doğmadan olaya derhal müdahale edilmesini sağlamaktır.  

Mevcut anayasamızda OHAL döneminde Yürütme’ye KHK çıkarma yetkisi tanınmıştır ve OHAL döneminde olduğumuz için çok iyi biliyoruz ki yürütme bu yetkisini kullanmaktadır. Mevcut Anayasa’da olduğu gibi yeni düzenlemede de Yürütmenin başı olan Cumhurbaşkanına KHK çıkarma yetkisi verilmektedir. Ancak bu kararnameler genellikle idari işlemlerden ibaret olup kanunlar hiyerarşisine göre kanun hükmünde olsa bile kararnameler Kanunlara ve Anayasaya aykırı olamazlar. Dolayısıyla yeni teklifle Cumhurbaşkanı’na keyfi bir yönetim hakkı tanınmış değildir.

Kaldı ki eski dönemden farklı olarak yeni dönemde KHK’ler meclisin denetimine tabi tutulmaktadır: kararnameler 45 içinde TBMM’nin gündemine alınıp görüşülecek, karara bağlanacak, görüşülmeyen kararlar reddedilmiş sayılacaklardır.

‘Cumhurbaşkanı istemedikçe meclisin toplanmaması’ diye yeni bir düzenleme bulunmamaktadır.

EVET (X)               HAYIR ( )


10. Halktan toplanan vergilerden oluşan bütçenin nerelere harcanacağını Cumhurbaşkanının tek başına karar vermesini doğru buluyor musunuz? (Madde 161)

Bütçenin nerelere harcanacağına tüm dünyada olduğu gibi elbette yürütme karar verecektir. Ancak yine tüm dünyada olduğu gibi bütçe yasamanın biz de de TBMM’nin denetimine onayına tabidir.

EVET (X)               HAYIR ( )
 

Maraş Pusula Haber - www.maraspusula.com / Yazar, Nesih Tanrıverdi