Kıymetli okurlarım! İşte uzunca bir aradan sonra yine beraberiz. Yoğun çalışmalarım nedeni ile sizlerle bir süredir sohbet edemedim. Öncelikle bendenizi affetmenizi rica edeceğim.

Bu günkü sohbetimi, müsaade ederseniz, yeni yayınlanan Şahların Savaşı, lll. Selim Han kitabıma ayırmak istiyorum. Yani bu gün sizlerle lll. Selim Han hakkında konuşmak arzusundayım.

 Hankâh Balık Tapınağı’nın Azizlerin kitabımızdan sonra,   Şahların Savaşı Sultan III. Selim Han İsimli ikinci Kitabımız 3 Mart ‘da Yayınlandı. Siz değerli okuyucularımın ilgi ve alakasını bekliyorum.

Tarihçi Yazar Sayın Mehmet Işık Beyefendi’nin editörlüğünü üstlendiği Şahların Savaşı Yediveren – Eftalya Yayın Evi vasıtasıyla, siz değerli okurlarımla buluştu.

Osmanlı Tarihini öğrenmek isteyenlerin, gizem, entrika, macera ve Osmanlı savaşlarını, merak edenlerin ilgileneceklerini ve beğeneceklerini umut ediyorum. Ancak Şahların Savaşı inanıyorum ki bunlardan öte, Osmanlı Tarihini, özellikle de III. Selim Han dönemini araştıranlara, yepyeni ufuklar çizecek farklı bakış açıları kazandıracaktır. Çünkü kitapta işlenen konuların her biri sağlam kaynaklara dayanmaktadır. Ayrıca bilinen ve sürekli tekrar edilen tarihi vakalar, Şahların Savaşı kitabında yer almamaktadır. Maalesef Fikir ve akademik çalışmaların,  ülkemizde pek revaçta olmadığı bilinen bir gerçektir. Durum böyle olunca bendeniz de Sultan III. Selim Han’ın hayatını ve dönemini roman üslubuyla kaleme aldım.  Tarihi kaynaklardan asla uzaklaşmadım ve araştırmalarım süresince de üzerinden geçme şansı elde ettiğim ve faydalandığım eserleri de, kitabın arkasına kaynakça olarak yazdım.   Yani bu kitapta yazar olarak okura, kendi hayal âlemimi, hakikat olarak sunmadım.   Şahların Savaşında yazılan olaylar ve karakterler,  tamamen gerçeğe uygundur hiçbir saptırma veya başkalaştırma yapılmamıştır.

ŞAHLARIN SAVAŞI, OKUYUCUSUNA NE VAAT EDİYOR? 

İnsanımız haklı olarak iyi ve kendilerine bir şeyler katacak kitaplar okumak istiyorlar.  Bu manada   “Şahların Savaşı, bize ne vaat ediyor? Neden okuyalım ?“  sorusu muhakkak gündeme gelecektir ve gelmelidir de.  Şahların Savaşı, Sultan III. Selim Han isimli çalışmam, her şeyden önce tarih meraklılarına, sadece gerçekleri vaat ediyor. Kitapta konu edilen kurgu aynen yaşanmıştır. Ortaya koyduğum hakikatten yola çıkarak, siz kıymetli okurlarıma arz etmek isterim ki,   Tarihi dizileri özellikle de Osmanlı tarihini karalamayan yapımları, toplumumuzun beğeni ile izlediğini ve takip ettiğini düşünecek olursak, III. Selim Han’ın hayat hikâyesi ve döneminde yaşananlar, bu kitap vasıtasıyla film ya da dizi haline getirilebilir. Şayet ortaya başarılı bir yapım çıkarsa, insanlarımız izleyecekleri dizi veya filimden de, gerçek tarihi öğrenme fırsatı yakalayacaklardır.  Tarih dizisinden bir şey öğrenilmez klişesi de böylece yıkılmış olacaktır. Sultan Selim’in hayatı dizi ya da filim olursa, çıta çok yükselmiş olacağından dolayı da sonrasında ortaya çıkacak filim ve dizileri oluşturan senaristlerin asla gerçeklerden uzaklaşmamalarını sağlayacaktır. Böylece deyim yerindeyse bir milat yaşanacaktır.

Toplumumuzda, “Osmanlı” dendiği zaman, ne yazık ki Saray Harem hayatı, ya da Osmanlının parlak döneminde ki savaşlar ve kahramanlık hikâyeleri akla gelir. Bura da şunu da söylemeliyim ki, Tarihimiz, bize asla doğru olarak öğretilmemektedir. Bilinçli olarak bir el, sürekli Türk Tarihini çelişkilerle dolu ve yanlış olarak ve hatta toplumun hamaset duygularını okşayarak olmamış şeyleri varmış gibi ya da bizi biz yapacak özelliklerimizin üstünü kapatarak bize sunmuştur.

“Tarih tekerrürden ibaret denir.” Ama denmez ki, ibret alınsaydı, hiç tekerrür eder miydi? Tarih doğru olarak okunur öğrenilirse, tekerrür etmez. Çünkü ondan çıkaracağın dersler, seni bir daha aynı yanlışı yapmaktan korur. Atacağın her adımda eski yanlışları göz önünde bulundurur ve hatalarını düzeltirsen daima ileriye gidersin.

 Şahların Savaşı kitabı, Tarih severlere sağlam bir kurgu ve okuyucuların hoşuna gidecek, çok iyi savaş sahneleri vaat ederken, Osmanlı Tarihi araştırmacılarına da inanıyorum ki hiç kullanılmamış ve duyulmamış bilgilerin var olduğunu kulaklarına fısıldayacaktır. Daha çok araştırma yapılacaktır. Öyle zannediyorum ki, ülkemizin bu günkü yaşadığı olayları üzülerek ve hayretler içinde o günkülerle karşılaştıracaksınız.

  III. Selim’den sekiz padişah sonra, yani Sultan Vahdeddin ile birlikte 1 Kasım 1922 de Osmanlı Devleti yıkılmıştır. Araştırmacıların işin içinden çıkamadığı bir soru ise her daim gündemdedir “ İyi ama bu muhteşem ve asla yıkılmayacağı düşünülen,  medeniyet, neden yerle bir oldu”.   Her tarihçi, sosyolog veya akademisyen bu soruya, kendi bulundukları noktadan ve bilgileri kadarıyla farklı cevaplar vermişlerdir. Ancak anlatılanlar ve yazılanlar dinleyenleri, okuyanları tatmin etmekten ya çok uzakta kalmaktadır ya da devletin yıkılışının sadece bir nedeni irdelenmiş olduğundan dolayı, “Osmanlı Medeniyeti neden çöktü”  sorusuna, tam olarak bir cevap teşkil etmemektedir.  

Fizik biliminde, Her şeyin teorisi ismiyle, kâinatı anlamaya yönelik yazılan bütün formüllerin tek bir çatı altında toplanması fikri, her daim bilim adamlarını meşgul etmektedir. Bu manada Sosyal ilimlerin, daha rahat anlaşılabilmesi ve izah edilebilmesi açısından, “Her şeyin Teorisi” fikri Sosyal ilimler içinde keşfedilmeye, oluşturulmaya çalışılmaktadır.  Bendeniz de Şahların Savaşı kitabında bu düşünceyle hareket ettim. Osmanlı Devletinin neden yıkılmış olabileceği ile ilgili, verilen tüm cevapları tek bir çatı altında topladım ve hiç kimsenin bugüne kadar öngörüp te açıklamadığı hususu kitapta ilk kez yazdım. Devlet-i Aliyye’nin gerçekte neden yıkıldığının hakiki cevabı, Şahların Savaşı kitabında bulunmaktadır.  Günümüzde, Müslüman devletlerin başına gelenler ile geçmişte yaşananlar arasında ki bağ ve ayniyet ilgilenenlerin istifadesine sunulmuştur. 

Değerli okurlarım! Şahların Savaşı “bize ne vaat ediyor” haklı sorusundan sonra, ikinci bir soruyu daha bana soracak olduğunuzdan eminim. Neden bir başkası değil de III. Selim Han’ı yazdın? Diyebilirsiniz. Osmanlı İmparatorluğu, 623 yıllık hayatı boyunca, 36 padişah tarafından yönetilmiştir.   Osman Gazi, Yıldırım Beyazıt, Fatih, Yavuz Sultan Selim Kanuni Sultan Süleyman gibi padişahlarımız dururken, nereden çıktı bu III. Selim Han? dediğinizi duyar gibiyim .  Fatih, Yavuz Selim,  Kanuni, Sultan II. Abdülhamit gibi Hükümdarlar,  bizler için, çok yüksek manalar ifade etmektedir. Ancak bu çok yanlış bir algıdır.  Doğru zannettiğimiz düşünce yapısının yanlış olması, ismi geçen padişahlarımızın kötü insanlar ve beceriksiz yöneticiler olmasından kaynaklanmamaktadır. Aksine her biri, birbirinden değerli ve kıymetli şahsiyetlerdir. Hatamıza gelince Osmanlı Devleti 623 yıl hüküm sürdü 36 padişah, 218 sadrazam, 177 Şeyhülislam, vazifelerini yaparak doğrusuyla ve yanlışıyla tarihteki yerlerini aldılar. Şimdi sizler, bu rakamları okuduğunuzda en fazla on padişah ve üç beş devlet adamının hayatını bilerek, Osmanlı Tarihi öğrenilmiş olunmayacağını fark edeceğinizi ve bana hak vereceğinizi düşünüyorum.  İşte bu anlamda,  Şahların Savaşı kitabını okuyanlar görecekler ki sadece sekiz on padişah üç beş devlet adamı var fikri yanlıştır. Zira kitapta, belki bugün isimleri dahi bilinmeyen Gazilerden, devlet adamlarından ve âlimlerden hatta onların eserlerinden de bahsedilmektedir. Ayrıca çok kıymetli bir devlet adamı ve gönül eri olan Sultan III. Selim Han’ın hayat hikâyesini gün yüzüne çıkartmak için Şahların Savaşı yazılmıştır.

II. ABDÜLAHMİT HAN’I ANLAMANIN YOLU, III. SELİM HAN’I ANLAMAKTAN GEÇİYOR  

Şayet tarih severler ve araştırmacılar, III. Selim Han’ı, tam manasıyla anlayıp açıklayamazlarsa II. Abdülhamit Han’ın saltanatı süresince yaptığı faaliyetleri de anlaşılmaz. Çünkü Sultan Abdülhamit Han, dedesi Sultan III. Selim Han’ın hayatından ve icraatlarından dersler çıkararak, devleti yönetmiş ve yıkıma doğru giden imparatorluğun kaderini değiştirmeye çalışmıştır. 1789–1807 yılları arasında İktisadi, askeri ve eğitim alanlarında yapılan reform çalışmaları ve çağın teknolojilerine ulaşabilmek için, azami gayret gösterilmesinin gerekliliğini, Sultan Abdülhamit, dedesi Selim Han’dan öğrenmiştir.  Ayrıca, Osmanlı Devletinde, Sultan III. Ahmet Han ile başlayan fakat tek yönlü veya eksik diyebileceğimiz ıslahatlar dönemi, I. Abdülhamit ile son bulmuştur. III. Selim Han ise, yapılacak reformların, köklü ve çok yönlü olması gerektiğini savunmuş,  bütün devlet mekanizmasının ve halkın da içine dâhil edildiği bir program üzerinde çalışmış, saltanatta kaldığı 18 yıl boyunca da çok yönlü ıslahatlar fikrini gündemde tutmuştur. Sultan II. Abdülhamit Han’ın, dedesinden aldığı birinci ders budur. Sultan Hamid de, tahtta bulunduğu 33 yıl boyunca çok yönlü ve köklü ıslahatları gerçekleştirerek,  Osmanlı İmparatorluğunu ayakta tutmaya çalışmıştır.  Padişahın dedesinden öğrendiği bir hakikat daha vardır ki acı bir hatırası dahi bulunmaktadır. Zaten Şahların savaşı, bu acıklı ve kanlı savaşın gerçek öyküsüdür. Şayet günün birinde,   düşman İstanbul’a saldıracak olursa, SAVAŞ ÇANAKKALE BOĞAZINDAN başlayacaktır. Çanakkale boğazını geçecek olan düşman donanması, payitahta ulaşarak bütün şehri topa tutacak, yakıp yıkacak, sonrada askeri birlikleri karaya indirerek taarruz edip, başkenti ele geçirecektir. Böylece de Osmanlı Devletine son verecektir. Yani demek istiyorum ki kıymetli okurlarım, sizler Çanakkale Savaşları 1915 yılında başladı sanıyorsanız yanılıyorsunuz. 1915 te yaşanan II. Çanakkale Savaşıydı.   I. Çanakkale deniz ve kara savaşları ise 29 Ocak -1 Mart 1807 tarihinde,  II. Çanakkale Muharebelerinden ise tam, 108 yıl önce yaşanmıştır.  Savaş şartlarının oluşması, muharebelerin başlaması ve seyri ile düşmana karşı yapılan, akıl almaz mükemmellikte ki savunmanın, hiçbir tarih kitabında anlatılmayan detaylarını, Şahların Savaşı kitabında bulabileceksiniz. İnanıyorum ki 1 Mart 1807 senesinde biten bu savaş ve kazandığımız bu başarı da birilerine inat kutlanmalıdır.

Vuku bulan I. Çanakkale savaşından ibretler ve dersler çıkaran II. Abdülhamit Han ise Çanakkale Boğazı’nın ve İstanbul’un savunulması için, dedesinin ön gördüğü şekilde bir sistem kurmuş ve 19 Şubat 1915 te başlayan savaş, kara savaşlarını da dâhil edersek, 9 Ocak 1916 yılında, Osmanlı Devleti’nin galibiyeti ve İtilaf devletlerinin püskürtülmesiyle neticelenmiştir.

Siz değerli okuyucularıma bir hatırlatmada daha bulunup yazıma son vermek istiyorum. Sultan III. Selim Han ve dönemini kaleme almamda ki en büyük etkenlerden biriside, onun saltanatı zamanında Fransız İhtilalinin yaşanmış olması ve Amerika Birleşik Devletlerinin resmi olarak 1789 yılında kurulmasıdır.  Dünyanın kaderini etkileyen bu iki önemli olayın sebep olabileceği siyasi sonuçları hesaplayan Sultan Selim, şayet İngiltere’nin oyunlarıyla tahttan indirilmeseydi ve 18 yıllık saltanatında yaptığı başarılı reformlarına devam etse ve sonuçlarını görebilseydi, kim bilir belki de tarih çok farklı yazılacaktı.  Fransız ihtilalinin ve Amerika Birleşik Devletleri’nin kurulmasının Osmanlı Devletine olan etkilerini ve Sultan III. Selim’in Amerikalı Tapınakçılar ile olan mücadelesinin detaylarını, ayrıca Fransızları ustaca tasarlanmış siyasi manevralarla, devletin yanına çekip Devlet-i Aliyye’nin düşmanlarına meydan okuyuşunu, Şahların Savaşı kitabından öğrenirken,  sultanın şehadetinin ayrıntılarına da tanık olup üzüleceksiniz.  Ancak Topkapı Sarayında Hain bir İngiliz subayının varlığından da haberdar olacaksınız. Yazımı, sizlere Yahya Kemal Beyatlı’nın III. Selim Han hakkında söylemiş olduğu bir sözü, arz ederek bitirmek istiyorum  “Topkapı Sarayının Esrarına, Sultan Selim Han’ın irşadı ile sülûk ettim”   

Şimdilik Hoşça Bakın Zatınıza…

Maraş Pusula Haber www.maraspusula.com / Yazar, Ömer Faruk İspir