İnsanlık tarihi bedenen olamadığımız ancak fikren, ruhen, aklen hemen orada olduğumuz anlarla dolu. 

İnsanı insan yapan da budur zaten. Kültürler, medeniyetler, uygarlıklar bu ruh üzerine inşa edilmiş, günümüze kadar uzanan aklın ve ruhun mimari eserleri olarak geleceğe yükselir. 

Kimileri, ilk insan ve ilk peygamber, Hz. Âdem’in oğullarından Habil’i şehit eden Kâbil’in, nefsinin isyanına ve zulmüne alkış tutan akılla el ele iken, kimimiz Habil’in uğradığı haksızlığa karşı haykıran akıldık.

Kimileri, Hz. İbrahim’i yok etmeye cüret eden Nemrut’un yaktığı ateşe düğün dernek odun taşıyan aklın yanında iken kimimiz, ağzındaki bir damlacık suyun onurlu duruşuyla ateşi söndürmeye koşanlardık.  

Kimileri Firavun ’un inadî ve küfri hezeyanının ve zulmünün destekçisi, kimileri, nankörlüğün, aldatmanın, yoldan çıkarmanın timsali “Sâmirî” akılla hinlik peşindeyken, kimimiz Musa’nın elinde bir âsâ, kimimiz de “Harûnî” akıldık.  

Kimleri, Hz. İsa’ya zulmedip, çarmıhta ellerini ayaklarını çivileyip ona tanrı oğulluğu iftirasını atarken kimimiz, ona havarilik edenlerdik.

Kimileri Hz. Muhammed’in karşısında cehlin, kimileri Leheb’in babası iken, kimimiz Ebu Bekir, kimimiz Ömer, kimimiz Osman ve Ali, kimimiz Hatice ve Fatıma idik. 

Kimileri Malazgirt’te Alparslan’ın, kimileri Ertuğrul Gazi’nin, kimileri Yavuz’un, kimileri Fatih’in karşısında Bizans aklının zangocu iken, kimimiz Türk İslam

Medeniyetinin, Malazgirt’ten doğup İstanbul’a yükselişinde sancağı tutan erler, erenler idik. 

Kimileri Osmanlı ve İslam’ım Hamisi Sultan Abdulhamit’e ve Türkiye’ye saldıran yedi düvelin sırtlan aklının yanında iken, kimimiz Gazi Mustafa Kemal’le, Sakarya’da, Çanakkale’de, Maraş’ta, Antep’te, Urfa’da şehadete koşan yüzbinlerce “Ede” idik, “Dadaş” idik, “Efe” idik, “Gakkoş” idik, “Seymen” idik”.
Kimileri 15 Temmuz’da FETÖ’nün kuduz kelpleriyle aynı beddua aynininde uğultuya alkış çalan terör odaklarıyla dans ederken, kimilerimiz “Ay Yıldızlı” emanetin bağımsızlığı, minarelerden okunan ezanın ebedi sedâsı için ölümü unutarak ölümü öldüren, “ölümüne ölümüne” dirilişe koşan aklın, iradenin, cesaretin ve emrin yanındaydık.

Biz hep oradaydık; Türk’tük, Kürt’tük, Laz’dık, Çeçen’dik, Çerkez’dik, Arap’tık.

Bugün Türkiye’ye ve dolayısıyla Kur’an’a, İslam’a her yönden saldıran mihraklar, kıyamete kadar bu saldırılarını sürdüreceklerdir.

Kimileri yine “mescid-i Dırar” tapınağının münafık ve iblis aklının, “haşhaşi” efendileri olacak. Kimileri bu efendilere mankurt akılla hizmet edecek. Ve kimimiz de tüm bunlara karşı insanlık tarihinde olduğu gibi, Anadolu kültürünün, İslami aklın ve erdemin, Türk ahlâk, irade ve cesaretinin yek-vücut olduğu Türkiye’nin yanında, onu “istiklal ve istikbal” değerleriyle 2071’e taşıyacak aklın yanında olmaya devam edeceğiz.

Belki tarihte o gün, o sahnelerde bedenen orada değildik. Ama aklen, fikren, ruhen hep oradaydık. 

O akıl ve ruhun olduğu yerde; hep hakkın, hukukun, adaletin, insanlığın yanında olduk ve olacağız. 

Belki Mekke’yi görmediniz ama vahyin hikmetini hissediyorsanız “Hira”da Hz. Muhmmed (s.a.v) ile beraberdiniz.

Belki Medine’ye gitmediniz ama oradaki ensar gibi düşünüyorsanız, Resullullah’ı evinizde misafir ettiniz.

Belki Kudüs’ü görmediniz ama Mirac’a “ o söylüyorsa doğrudur” diye iman etti iseniz siz Ebu Bekir (ra)’ın yanı başındasınız.

Belki İstanbul’un fethinde bulunmadınız ama “O komutan ne güzel komutandır” diyorsanız; siz fetihte karadan yürüyen geminin bir neferisiniz.

Belki Çanakkale’de, Sakarya’da, Sarıkamış’ta, Maraş’ta Sütçü İmam’la aynı çağda yaşamadınız. Ama İstiklal ve İstikbal değerlerine; vatana, bayrağa, devlete ve millete uzanan kirli ellere ve emellere karşı durabilmenin şerefini özlüyorsanız siz de Çanakkale’de, Sakarya’da, Sarıkmış’ta ve Maraş’taydınız.

Sözün özü; bugün siz tarihte kimlerle beraber olduğunuzu hissediyorsanız, oradasınız.

Çünkü bizim için dün, bugün, yarın hepsi bölünmez bir bütün…  

Vatan gibi…