Sapla saman birbirine karıştırılıyor. "Kur'anı' anlamaya çalışalım, sadece arapçasıyla yetinmeyelim." dediğin zaman; "Kimin yazdığı meale güveneceksin, her meal birbirinden çok farklı, en iyisi meal okumaktan vazgeçelim." diyerek müslümanları tamamen mealden soğutanlar var. Bir de, sadece mealle yetinip, hadisleri, mezhepleri, tefsirleri, ilmî birikimleri kabul etmeyenler var. Her ikisi de çok yanlış. Diyanet işleri Başkanlığı'nın bu konuyla ilgili komisyonları var. Meal yazan, tashihini yapan alimleri var. Zaten hiç bir mealin yüzde yüz Kur'an olması mümkün değil. Çünkü yakın anlamlı kelimeler, anlamı birden fazla olan kelimeler, müteşabih ayetler var ve Yüce Yaratıcı'nın neyi murad ettiğini en iyi kendisi bilir. 

Ancak, Kur'an'ı anlamaya çalışmak ve mealler, tefsirler okumak zorundayız. Hz. Peygamberimiz ve sahabe Kur'an'ı önce anlıyorlardı ondan sonra yaşıyorlardı. "Onlar şanslıydı, aralarında Peygamber vardı." diyeceksiniz. Bu konuda haklısınız ama Yüce Resul'ün yolu açtıktan ve yöntemini etrafındakilere gösterdikten sonra veda ettiğini unutmayalım. 

Kur'an'ı yeryüzünde tek okuyan bizmiş gibi davranmayacağız. Alimlerin eserlerinden, birikimlerinden istifade edeceğiz. İçinde bulunduğumuz zamanda, müslümanlar üzerinde oynanan en büyük oyunlardan bir tanesi; onları alimlerinden, birikimlerinden, mezheplerinden soğutma ve boşluğa düşürme girişimleridir. Nitekim bu boşluğa düşen müslümanların, maalesef her birinin, ayrı ayrı kendi kafalarına göre mezhepler kurdukları, hiç kimseyi beğenmez hale geldikleri müşahade edilmektedir. Kendisinde Kur'an'dan fetva çıkarma cesareti bulan bu cahiller sayesinde, Işid, deaş gibi örgütlere malzeme çıkmaktadır. Çünkü, ayetlerin sebeb-i nüzulunu, siyakını, sibakını, bağlantılarını bilmeyen kişiler; kafalarına ve dar anlayışlarına göre yorumlar yapmaktalar ve bu yorumlarıyla peşlerine kendileri gibi cahil insanların düşmelerini sağlamaktadırlar. 

Dolayısıyla, mezhepler arasında yaşanan ihtilaflı konular bir kaç tane ise, bunlar sayesinde yüzlere, binlere çıkmaktadır. Hem de isnatsız, mesnetsiz. En korkuncu da bu cesareti kendisinde bulanların; kesip attıkları tırnakları kadar dahi olamayacakları alimlere, mezhep imamlarına küstahça ve saygısızca yaklaşımda bulunmalarıdır. 

"İşlerin hayırlısı, orta olanıdır." buyuruyor Peygamber efendimiz. Bu konuda da orta yolu takip etmek gerekiyor. Ne tamamen mealci, ne de tamamen lafızcı. Her ikisini de birlikte götüreceğiz. Hatim de okuyacağız, ezber de yapacağız, meal de okuyacağız, tefsir de okuyacağız. İslam alimlerinin köklü birikimlerine şüpheli yaklaşımlardan kurtulacağız. 

Kötü örnek, örnek olamaz. Bir kaç yanlış kitap, yanlış tarikat hikayesi, yanlış mealden yola çıkıp, bütün kitapları, tarikatleri, mezhepleri, eserleri çöpe atma ahmaklığından uzaklaşacağız. Rabbim, müslümanlar üzerinde oynanan oyunlardan neslimizi muhafaza etsin.