İslam dininde kutsal sayılan, cennetten geldiğine inanılan ve ana parçası Kabe'de yer alan ''Hacer-ül Esved'' taşının 4 parçası, İstanbul'daki Sokullu Mehmet Paşa Camisi'nde yer alıyor.

Osmanlı Devleti döneminde Kanuni Sultan Süleyman tarafından İstanbul'a getirildiği bilinen Hacer-ül Esved taşından kopan 4 parça, Mimar Sinan tarafından Kadırga semtinde bulunan, dönemin sadrazamı Sokullu Mehmet Paşa adına yaptırılan Sokullu Mehmet Paşa Camisi'ne konuldu.

Altın çerçeve ile kaplanan parçalar, caminin giriş kapısı üzerindeki mermer taşların ortasında, mihrabın üst kısmında, minbere giriş kapısının üzerinde ve minber kubbesinin altında yer alıyor.

Hacer-ül Esved'in Türkiye'deki en büyük parçası ise Süleymaniye Külliyesi içindeki Kanuni Sultan Süleyman Türbesi'nin giriş kapısının üzerindeki saçağın altında, diğeri ise Edirne Eski Cami'de bulunuyor.

Hac ya da umreye gidenlerin en büyük arzusu olan Hacer-ül Esved'e dokunmak, İstanbul'daki Sokullu Mehmet Paşa Camisi ile Süleymaniye Külliyesi içerisinde bulunan Kanuni Sultan Süleyman Türbesi ve Edirne'deki Eski Cami'de mümkün oluyor.

"Tarihi öğrenmeye teşvik etme aracı olarak görebiliriz"

Sanat tarihçisi Süleyman Faruk Göncüoğlu yaptığı açıklamada, İslam'da kutsallık atfedilen tek metanın Hacer-ül Esved taşı olduğunu, Hz. Muhammed'in de bu taşa hürmet ettiğini söyledi.

Hacer-ül Esved'in cennetten Adem Peygamber'e hediye gelen ve Hz. Muhammed'in ilk hakemlik uygulamasını gerçekleştirdiği olayın da merkezinde Hacer-ül Esved'in bulunduğunu aktaran Göncüoğlu, şöyle devam etti:

"İslam tarihinde Hacer-ül Esved taşının önemi inkar edilemez. Hacer-ül Esved taşı hürmet görür ve mümkün olduğunca da Kabe'deki ziyaretlerde öpülmeye çalışılır. Hacer-ül Esved'in Resulullah Efendimiz tarafından öpülüp, saygı gösterildiği Hz. Ömer tarafından İslam tarihçesine intikal ettirilmiştir.

Hacer-ül Esved ile Anadolu'da ilk tanışan yer, Edirne. Edirne Eski Cami'de Hacer-ül Esved taşı ile karşılaşılır. İstanbul'da Hacer-ül Esved'ten en fazla parçanın bulunduğu yer, Sokullu Mehmet Paşa Camisi'dir. Kabe'de bulunan revakların inşa edildiği zaman ki o revaklar inşa edilirken boyları Kabe'nin boyunu geçmeyecek şekilde inşa ediliyor, inşa sırasında Hacer-ül Esved taşı da bir altın tombak içerisinde koruma altına alınırken bazı parçalar ortaya çıkıyor. O parçaların bir kısmı İstanbul'a getiriliyor ve Mimar Sinan tarafından Sokullu Camisi'nde kullanılıyor. Taşın bir diğer parçası da bugün Kanuni Sultan Süleyman Türbesi'nde bulunuyor."

İslam inancında tapınma olgusunun olmadığına işaret eden Göncüoğlu, "Cennetten gelmiş, Adem Peygamber'e hediye edilmiş bir parça diye o gözle bakılarak, hürmet edilerek, caminin tarihini de öğrenip, insanları tarihi öğrenmeye teşvik etme aracı olarak Hacer-ül Esved'i görebiliriz." dedi.

Göncüoğlu, Osmanlı'da camilerin hayatın merkezinde yer aldığını, sosyal hayatın camilerin etrafında döndüğüne dikkati çekerek, "Bugün sakal-ı şeriflerin ya da kutsal emanetlerin sergilenmesinin nedeni, Hz. Muhammed'e daha fazla salavat getirilmesidir, bunlardan medet ummak değildir. Bunları yitirdiğinizde yeni anlamlar yüklenir. İslam kültür tarihini sadece mimari bazda değil, bunu yaşayış bazlı da öğrendiğimiz takdirde daha da sahipleneceğimiz kanaatindeyim." ifadelerini kullandı.

Cami görevlileri de özellikle ramazanda ziyaretçi sayısının arttığını bildirdi.

Editör: TE Bilişim