Bir tüketicimiz mobilya satın almak için bir mağazaya giriyor, umduğu oturma grubunu mağazada bulamıyor. Firma yetkilisi kendisine beraber çalıştıkları bir iki firmanın kataloğuna bakmasını öneriyor. Tüketicimiz bir katalogdaki ürünü beğeniyor ve anlaşma sağlanıyor. Tüketici bir miktar peşinat veriyor ve beklemeye başlıyor, bir müddet sonra mobilya getirilip eve kuruluyor ancak tüketicinin iddiasına göre gelen oturma grubunun beğendikleri grupla bir ilgisi yok.

Hepimizin malumu, bu ve buna benzer şikâyetler yoğunlukla yaşanıyor, yaşanmaya devam edecek gibi görünüyor. Beğendikleri bir malın farklı bir rengini talep eden tüketicilere gönderilen malın bazen rengi istenen tonda/uyumlulukta olmayabilmekte bazen de katalogdaki rengin parlaklığı ile gerçek rengin parlaklığı birebir örtüşmeyebilmektedir.

Peki bu durumda tüketiciler malı olduğu gibi kabul etmek zorunda mıdır? Satıcı ile anlaşamayan tüketicilere tanınan bir hak var mı?

Satış şekli genellikle mesafeli satış çağrışımı yaptığı için önce mesafeli satışlar ile ilgili yasal hükme gidelim isterseniz.

Katalogdan satışlar mesafeli satış kapsamında değerlendirilebilir mi?

Konu bu kapsama girmiş olsa işimiz çok kolay, çünkü bu tür satışlarda cayma hakkı var: Tüketiciler on dört gün içinde hiçbir gerekçe göstermeksizin ve cezai şart ödemeksizin sözleşmeyi feshedebilir.

Ancak yasaya baktığımızda şikâyete konu satış şeklinin yasada tanımı yapılan ‘mesafeyi satışlar’ ile hiçbir ilgisinin bulunmadığını görüyoruz. 6502 sayılı yasaya göre, bir satışın mesafeli satış olarak kabul edilebilmesi için;

1-Öncelikle sözleşmenin tüketici ve satıcının eş zamanlı fiziksel varlığı olmaksızın kurulması,

2-Mal ya da hizmetin pazarlanmasına yönelik olarak bir sistem oluşturulmuş olması,

3-Sözleşme anına kadar, hatta sözleşme anı dâhil olmak üzere tüm aşamaların uzaktan iletişim araçları vasıtasıyla yapılmış olması, gerekiyor.  

Yani,  katalogdan satış, farklı bir renkte malın sipariş edilmesi gibi satış türlerinin yasada tanımı yapılan ‘mesafeli sözleşme’ler ile herhangi bir ilgisinin olmadığı çok açık.

Tüketicinin başkaca bir hakkı var mı?

Katalog üzerinden satışlarda yaşanan mağduriyetlerin giderilebileceği başkaca bir hüküm var mı buna bakmak gerekir. 4077 sayılı yasada bu tür mağduriyetleri giderecek bir hüküm yoktu, ancak bu yasanın yerine ikame edilen 6502 sayılı yasanın 8nci maddesindeki Ayıplı Mal tanımına “Ayıplı Mal, tüketiciye teslimi anında, taraflarca kararlaştırılmış olan örnek ya da modele uygun olmaması ya da objektif olarak sahip olması gereken özellikleri taşımaması nedeniyle sözleşmeye aykırı olan maldır.” Şeklinde, bu tür dertlere deva olabilecek bir ibaresinin eklendiğini görüyoruz. Yeni tanıma göre, Tüketiciye teslim anında taraflarca kararlaştırılmış örnek ya da modele uygun olmayan mallar da ayıplı mal olarak kabul edilecek ve tüketici seçimlik haklarını kullanabilecektir.  

Buradaki “kararlaştırılmış olan” ibaresi dikkat çekicidir, çünkü bu ibare yerine ‘sözleşmede yer alan’ ibaresi de kullanılabilirdi, ancak bu takdirde gözler her uyuşmazlıkta  ‘sözleşme’ arayacaktı ve sözleşmenin olmadığı uyuşmazlıklarda tüketiciye başka kapı gösterilebilecekti. ‘Kararlaştırılmış olan’ ibaresiyle şifai sözleşmelerin, yazıya dökülmese de el sıkışılarak varılan mutabakatların geçerli olduğu kabul edilmiştir.

Elbette burada yazıya dökülmediği için kararlaştırılıp kararlaştırılmadığı konusunda bir uyuşmazlık var ise bu iş nasıl çözülecek sorusu da anlamlı hale geliyor. Burada da yasamızın 10 maddesi imdadımıza yetişir nitelikte: “Teslim tarihinden itibaren altı ay içinde ortaya çıkan ayıpların, teslim tarihinde var olduğu kabul edilir. Bu durumda malın ayıplı olmadığının ispatı satıcıya aittir.” Hem ayıplı mal tanımına hem de malın ayıplı olmadığına dair ispat yükünün satıcıya yüklenmiş olmasına dair hükümlere baktığımızda gerek katalog üzerinden yapılan satışlarda gerekse mağazada halihazırda bulunmayan bir malın satılması durumunda mal/hizmetin tüketiciye teslim edilmesini takip eden altı ay boyunca tüketiciler malın ayıplı teslim edildiğini ileri sürebilir, bu takdirde satıcı aksini ispatla yükümlü kılınmaktadır. Satıcı ‘malın ayıplı olmadığını’ ispat edemediği takdirde tüketicinin iddiasının doğru olduğu kabul edilecektir.

İyi niyetli satıcı ne yapmalı?

‘Kararlaştırılmış olan’ı sözleşmeye dayandırmayan satıcılar kötü sürprizlere hazır olmalıdır. Eğer ortada bir sözleşme yoksa ve tüketici malın istediği şekilde olmadığını iddia ediyorsa, bu takdirde, aksini ispat edemeyen satıcı bu malı geri almak ve tüketicinin ödediği bedeli olduğu gibi iade etmek zorunda kalabilir.

Tüketiciler yasanın kendilerine tanıdığı bu hakkı kötüye kullanabilir mi? Elbette bir hakkın kötüye kullanılması her zaman mümkündür, ancak olayımızdaki satış türü ile satış yapan ancak bu satışın her şartını sözleşmeye bağlamayan satıcı kendi mağduriyetinin müsebbibi olmaktadır. Tüketicilerin basiretli davranma kabiliyetleri yoktur ve tüketicilerden de bu zaten beklenmez, ancak her tacirin, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi şarttır(TTK.md.20/2).

Emin olun ki satıcı yaptığı iş ve işlemleri basiretli bir tacir gibi yaparsa hiçbir zaman bu ve benzeri kötü sürprizlere maruz kalmaz. Önerimiz odur ki, tüketicinin talepleri sözleşmeye dökülmeli, mağazada bulunmayan bir mal talep ediliyorsa renk, kumaş kalitesi vb istenen tüm özellikler yazılı hale getirilmeli hatta teslimat zamanı, peşinat, tazminat vb hükümler de sözleşmeye derç edilmelidir, düzenlenen sözleşme ileride ortaya çıkabilecek tüm riskleri ortadan kaldırabilecek nitelikte ve netlikte olmalıdır.

 

Maraş Pusula Haber - www.maraspusula.com / Yazar, Nesih Tanrıverdi