Uyuşturucu kullanmaktan hapiste yatan bir sanatçının, cezaevi çıkışında kahramanlar gibi karşılandığına şahit olduk. Yapmış oldukları müstehcen konuşmalarla, hareketlerle meşhur olan ve alkışlananların sayısı o kadar fazla ki! İşleyenlerin sanatçı, gazeteci, siyasetçi olmasına göre, suçun niteliği değişebilir mi? Televizyon programlarında belden aşağı yapılan bütün konuşmalar, seyirciler tarafından ayakta alkışlanıyor. Hangi kanalda ahlaksız bir program varsa, reyting yapıyor. Düzgün bir program, dizi, yarışma yok denecek kadar az. Var olanları da yok etmek için seferberlik düzenleniyor.

15 Temmuz’da sokaklarda canını ortaya koyan gençleri görüp kendimizi avutma edebiyatından vazgeçelim. Gençlerimizin yüzde seksenine yakınının gündeminde eğitim, devlet meselesi, istikbal gibi kaygılar yok. Üniversiteleri eğlence ve randevu yerleri gibi görenlerin sayısı eğitim yeri olarak görenlerden kat kat fazla. 

Öncelikle buralara nasıl gelindiğinin bilinmesi gerekiyor. Bu milleti özellikle dört unsur ayakta tutuyor ve vatanımız için bunları korumak zorundayız. 

1 -   İcraat zayıf da olsa maneviyata düşkün olmaları

2 -   Vatan, bayrak, ezan bağının güçlü olması.

3 -   Zina, fuhuş, içki, uyuşturucu gibi büyük günahlardan korkmaları.

4 -   Aile mahremiyeti konusunda titiz olmaları. 

Uzun yıllardır; dizilerde, evlilik programlarında neler hedeflendi, hiç dikkat ettiniz mi? Koklanıp, denenip kenara atılan, gururuyla, onuruyla oynanan, namusunu kaybeden, aile değerlerini yitiren, kız olmanın anlamını ve değerini bilmeyen, kendi öz kültürleriyle dalga geçen gençlerin uzaydan geldiğini mi zannediyorsunuz? Genç erkekler için de durum aynı. Adına sevgili dedikleri kızlarla her türlü pisliği işledikten sonra, ayakkabı değiştirir gibi değiştiren, mertliği, dürüstlüğü, namus için canını verecek düşünceyi kaybeden gençler, nerelerde yetişiyorlar zannediyorsunuz? Üniversite bahçeleri, parklar, duraklar, hatta yollar, sarmaş dolaş oturan, sevişen gençlerle dolu. Hem de bunlar, çok büyük cesarete sahipler. Müdahale etmek isteyen namuslu vatandaşlar, "suçlu biz oluruz" kaygısı taşıyorlar. 

Bu milletin fabrika ayarlarıyla oynanıyor. Millet olarak, değerlerimizi tek tek kaybediyoruz. Kaleler bir bir elden gidiyor. Özellikle bazı kanallarda bütün dizilerde bu konular işleniyor. Ayakkabıyla evde dolaşan, zengin, içki içen, sevgilisi olan aile reisleri, sürekli mini etekle gezen ve yine sevgilisi olan, kumar oynayan, içki içen eşleri, maceradan maceraya koşuyorlar. Bindikleri arabalar, oturdukları villalar, giydikleri kıyafetler, buzdolaplarındaki içki çeşitleri, yalanlar, dolanlar, ihanetler, hıyanetler, namussuzluklar vs. hiçbir konu bu milletin değerleriyle bağdaşmıyor. Alt yapısı hiç olmayan gençler, bunları seyrederek yetişiyor. Haramı, helali tanımadan bunlarla tanışıyor. Zina yaparken müdahale edilmek istenen genç, kızın sevgilisi olduğunu söylüyor. "Sevgilimle aynı evde yaşıyorum" diyenlerin sayısı her gün artıyor. Bu kelimenin toplumuzda yaygınlaşmasının sebebi yine bu diziler değil mi? Çocuk daha ana okuluna giderken bu kavramla tanışıyor. 

Bütün bu yaşananları gördükten sonra, yaşı ilerlediği halde evlenmek istemeyen gençlerin, ayrılanların, aldatanların, hırsızlık yapanların, uyuşturucu kullananların, babasının arabasıyla yollarda zikzak çizenlerin, çete kuranların katlanarak çoğalması normal değil mi? 

Bu konunun önemi siyaset bahanesiyle göz ardı edilemez. RTÜK hızlı bir şekilde bu yayınlarla ilgili yaptırımlar uygulamaya başlamalı. Aynı zamanda alternatif programlar, diziler devreye girmeli. Bu konuların sancısını çeken insanlar, çözümün vaazlar, nasihatler, konferanslar, dersler olmadığını bilmeleri gerekiyor. Gençlerle ilgili çözümlerin tamamı, onların alıştığı ve anladığı dilden yapılmalı.

Gerekenler yapılmaz ve nesil ihmal edilirse, düşmanlarımız silahsız, darbesiz, örgütsüz olarak ülkemizi istila etmiş sayılırlar. Minarelerde ezanlar okunur, bayrağımız dalgalanır, sınırlarımız belli olur ama topraklarımızda dolaşanlar İngilizce konuşur, kıyafetleri senden olmaz, içki içer, sarkıntılık yapar, namusuyla yaşayanlarla dalga geçer vs. vs.
 

Maraş Pusula Haber - www.maraspusula.com / Yazar, Mehmet Ali Öztürk