Manifesto; toplumsal bir hareketin siyasal inanç ve amaçlarının ve kimliğinin açık ifadesidir. Kimlik ise bireyin şahsiyetini ve sosyolojik olarak toplumun, yüzyıllar içinde kazandığı maddi ve manevi şahsiyetini, hayata bakışını ve duruşunu özetler.

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın 24 Haziran 2018 seçimleri öncesinde Ak Parti’nin ve kendisinin ve Türkiye’nin siyasal inanç ve amaçlarının çerçevesini, üç temel değerle; “İrade, Erdem, Cesaret” üzerine inşa edilmiş bir kimliği, bir destanı, hayallerini ve tasavvurunu bir manifesto ile ilan etti.

Cumhurbaşkanımız bu manifesto ile Türkiye’nin ve İslam Dünyasının tarihi süreçte medeniyet kurma iradesine, erdemlilik sevdasına, cesaretine atıfta bulunarak; geleceğin Türkiye’sinin bu temeller üzerinde yükselip lider olma yolundaki gayretini işaret etti.

Bu manifesto ile yitik hazinemizin haritasını ve hafızamızın hatırlanışını, kimlik arayışında kimliğin adresini ve tarihin derinliklerinden aldığı güçle yeniden dirilişi yaşayan “Biz” kimliğini hatırlattı.

“Biz”im kimliğimiz; 1071’de başlayan ve günümüze uzanan bitmeyecek bir destan yazar; Malazgirt’ten Söğüt’e uzanan koca çınar Osman Gazi’yi, çınarın dalları Fatih’i, İstanbul’u, medeniyetimizin varlığını gösteren, ruhumuzu yansıtan eserlerin mimari ihtişamını, İslam’ın kutsal emanetlerinin maddi ve manevi mirasının hadimliğine râm olan Yavuz’u, milletimizin şahsiyetini, kimliğini temsil eden, 1000 yıllık iradesini, erdemini, cesaretin biçimlendirdiği varlığımızın manzum destanını ifade eder. “Biz” kavramı; bin yıllık kimliğimize ruh olmuş, ona perçinlenmiş, bizi iç ve dış mihrakların neden parçalayamayacağını, yok edemeyeceğini gösteren harcın da en güçlü ifadesidir.

Bu kimliğin genlerinde; Kudüs’ fatihi Selahattin Eyyübi, “Kanla alınan toprak, parayla satılmaz” diyen Abdülhamit, Çanakkale’de yedi düvele meydan okuyan şüheda, kahramanlık Seyit Onbaşı, “Size ölmeyi emrediyorum” emrini veren Gazi Mustafa Kemal Atatürk, siperlerinden fırlayan aslanlar, Kut’ül Amare’de, Milli Mücadelede varıyla yoğuyla cepheye koşan, destan yazan ecdat, Maraş’ta Sütçü İmam, İzmir’de Hasan Tahsin, Erzurum’da Nene Hatun, Antep’te Şahin Bey’in iradesi, erdemi ve cesareti var.

Bu kimliğin sahibi milletimiz; yurdun namusunu işgalcilere çiğnetmedi, şüheda fışkıran toprakta destan yazdı. Destanını dualarla bezeyip, erdemli bir yönetimi; Cumhuriyeti ilan etti.

Milletin iradesine ve Cumhuriyetine, Demokratik kültürüne 27 Mayıs’ta darbeyle, 12 Mart’ta muhtırayla, 12 Eylül’de müdahaleyle, 28 Şubat’ta inancına, namusuna sinsice taarruz edildi. Ancak her darbede, zulüm görse de acı çekse de varlığına, birliğine, dirliğine, refahına, huzuruna kast edildiyse de yılmadı, yıkılmadı. Mücadeleden bir adım geri durmadı. Nihayet erdem, irade ve cesaretle şahlanan Türkiye, bu kimlikten aldığı güçle büyüdü.

Tarihin hiçbir sahnesinde mücadelede korkaklık ve acziyet göstermeyen milli irade; Nebevi erdem ve Anadolu cesaretiyle, Türkiye’ye karşı ihaneti kimlik yapmış, vesayetin komprador ahlakıyla beslenmiş kuklalar, milli iradeye ve sivil siyasete gölge düşürmek istediklerinde “iman dolu duruşla, karşı koydu. Milli irade bu sefer kimliğine sahip çıkarak iradeyi yok etmelerine izin vermedi, geri çekilmedi, eğilmedi. Millet iradesine pranga vurmak isteyenlere ve onların küresel efendilerine de eyvallah edilmedi.

Tarihi kimliğin iradesi, erdemi ve cesaretiyle Gazze’ye, Arakan’a, Suriye’ye, Afganistan’a, Somali’ye, Bosna’ya ve dünyanın her yerinde din, dil, ırk, cinsiye gözetmeksizin saldırıya ve haksızlığı uğrayan milletlerin yanında, küresel düzenin katliamlarına karşı durarak; “Dünya Beşten Büyüktür” fikrî isyanı ile özgüvenli ve onurlu bir duruş ve şahsiyet aşıladı, umut oldu. Bu, insanlığa “ensar” ruhunu, “Ömer” adaletini, “Ali” merhametini, “Osman” hilmini ve “Ebubekir” kardeşliğini öğreten irade, erdem ve cesaret tarihten gelen ve bu güne uzanan mirasın tutumudur.

Türkiye ekonomisi büyüdükçe; köprüler, tüneller, barajlar, havalimanları, yollar, hızlı tren hatları, eğitim, sağlık, enerji yatırımlarıyla ülke sınıf atladıkça “Kabilin komprador ahlakının mirasçıları daha çok öfke ve tahammülsüzlük girdabına düştü. 2013 yılında gezi kalkışmasıyla istikrara kastedildi, şehirler talan edildi. Onlar doğrudan demokrasiyi hedef aldılar.

17-25 Aralık’ta siyasi iradeyi köleleştirmeye kalktılar başaramadılar. Ardından emperyalistlerin beslemesi bölücü terör örgütlerinin iplerini salıverdiler.

PKK’yla, DEAŞ’la, FETÖ’yle topyekûn saldırıya geçtiler, insanımızı katlettiler, kardeşliğimize kastettiler. Şehitler verdik fakat bütün ihanet çetesi, yine milli iradeye, erdeme ve cesarete çarptılar.

Ve 15 Temmuz! Bir kene gibi yıllarca mukaddes emanetin ardına saklanarak semizlenen omurgasız güruh, bu sefer doğrudan salyalarını milletin iradesine, erdemine ve cesaretine akıttılar. Türk milletinin sosyal genine perçinlenmiş irade ve cesareti tek yumruk olup, 251 masumun şehadetiyle, 2 bin 193 gazi ile bu sırtlanlara yine bin yılın sağ duyusu ile liderinin emriyle karşı durdu.

Ve o gece 1071’den bu yana tarihin hiçbir sahnesinde örneği görülmemiş hainlikle, bu milletin on beş asırdır muhafızlığını yaptığı emanetine saldıran eden onursuz ve omurgasız haşhaşi mankurtlar bütün Türkiye’ye, dolayısıyla bütün İslam’a karşı içeriden ve dışarıdan, maddi ve manevi sınırlarımız da dâhil olmak üzere delip geçerek yok etmek isteyenler milli erdem, milli irade ve milli cesaretin altında böcek gibi ezildi.

Ve 15 Temmuz’da, Fırat Kalkanında, Afrinde ölüm unutuldu ve ölüm öldürüldü, gönül coğrafyasının huzuru, selameti diriltildi. 

Ve “Biz”, bin yıllık iradenin, bin yıllık erdemin ve bin yıllık cesaretin çocukları “2023’e, 2053’e, 2071’e ve Kızılelma’ya” koşarken; “Bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız, hep birlikte Türkiye olacağız”.

Ve bu güne kadar olan her şey bütün Türkiye’nin, Türk Milletinin, Anadolu insanının, ruhani genine kodlanmış “BİZ” kimliğinin, onurlu ve şahsiyetli duruşunun, iradesinin, erdeminin ve cesaretinin destanı ve hikâyesinin tarihini okuyacağız.

Ve tarih boyunca tarihi “Biz” yazdık. Tarihleri yine “Biz” yazacağız. Yüreklere ve akıllara yine irade, yine erdem, yine cesaret kazıyacağız.