Osmanlı’nın Sosyalisti Mason – Yahudi – Hareket Ordusu Üyesi

Kıymetli okuyucularım bu yazımda size Osmanlı Devletini yıkmak için elinden geleni yapan Yahudilere ve Sabatayistlere liderlik eden Avram Benaroya’nın polisiye filmleri aratmayan hayat hikayesini anlatacağım. Çünkü bu adamın çalışmalarının ve fikirlerinin bilinmesi Devleti Aliyye’nin hangi gizemli planlarla  yıkıldığının anlaşılması bakımından önemlidir.

Osmanlı Devleti’nde, sosyalizmin kurumsal anlamda vücut bulmasında ve fikir olarak gelişmesinde kilit rol oynayan, İttihat ve Terakki Partisine destek olan, hareket ordusuna katılan Avram Liyezer Benaroya’nın kim olduğu, nerede ne zaman doğup, Osmanlı Devleti’ne ne zaman geldiği, Yahudi oluşu, Yaptığı iş oldukça mühim olmasına rağmen bu konular yeterince aydınlatılamamıştır.

Bulgar Yahudilerinden Avram Benaroya Bulgaristan’ın Vidin Kasabasında 27 Ağustos 1882 tarihinde doğmuştur. 31 Aralık 1910 tarihinde Vidin Musevi Cemaati Riyasetinden temin ettiği hüviyet varakasına göre Benaroya, Simcanbar Familyasına mensup olup, Vidin’li Yahudi Liyezer’in oğludur.

Benaroya’nın Osmanlı topraklarına ne zaman geldiği sorusu da oldukça önem taşımaktadır. Çünkü Bulgaristan’ın istiklalini ilan ettiği 5 Ekim 1908’den sonra Osmanlı Devleti’ne gelenler, Osmanlı tebaasından sayılmıyordu. Bulgaristan’ın ilan-ı istiklalinden önce gelenler ise, Bulgaristan “henüz hukukça Osmanlıya bağlı bulunduğu için mahiyeten Osmanlı sayıldıklarından her hangi bir problem yoktu.” Benaroya ile ilgili ciddi vatandaşlık problemleri yaşayan Osmanlı bürokrasisi, bu konu üzerinde oldukça detaylı bir şekilde durmuştur. Benaroya, Bulgaristan’ın bağımsızlığını ilan etmesinden (5 Ekim 1908) iki hafta önce, yani 1908 Eylül sonlarında Edirne yoluyla pasaportsuz olarak önce İskeçe’ye, Oradan Selanik’e geldiğini iddia ediyordu.

Benaroya’nın ne zaman ve hangi yolla Osmanlı topraklarına geldiği konusundaki bilgiler, Benaroya’nın kendi beyanlarına göredir, durumun böyle olduğunu kanıtlayacak delil yoktur. Dahiliye Nezareti, Benaroya’nın o tarihlerde yani, Bulgaristan’ın istiklalini ilan etmeden önce Edirne üzerinden pasaportsuz olarak önce İskeçe’ye, Oradan Selanik’e gelebilmesinin imkansız olduğu görüşündedir. Nezaret, Benaroya’nın aktardığı bilgileri uydurma olarak değerlendirmiştir. Buna karşılık ilginç bir olay olur.

Selanik Valisi Hüseyin Kazım Paşa

Hüseyin Kazım Paşa ise Benaroya’nın meşrutiyetin ilanını müteâkib yolcuların kaydedilmediği bir zamanda Selanik’e geldiği konusunda emindir. Valinin kanaati, Dahiliye Nezaretinin sınır dışı etme işlemlerini yapmasını durdurmuştur.

Benaroya’nın Osmanlı Devletine geldikten sonra ne yaptığı ne işle uğraştığı konusundaki bilgiler çelişkilidir. Benaroya, anılarında kendisinden “Musevi Matbaacı” olarak bahsetmiştir. Öğretmenlik yaptığını söyleyenlerde olmuştur. Ancak Benaroya’nın bu iki görevi yaptığı ile ilgili Osmanlı arşivlerinde hiçbir bilgi yoktur. Benaroya, 3 Mayıs 1911 tarihinde Selanik vilayetine yazdığı Tezkire-i Osmaniye talep dilekçesinde tütüncülükle meşgul olduğunu söylemiştir. Aslında o, bu mesleklerin hiç birisini yapmıyordu. Benaroya o dönemde Selanik’teki hemen bütün iş kollarını sendikal anlamda kurumsallaştırma gayreti içerisindeydi, daha çokta tütün atölyeleri, işçilerinin çoğunluğunun Yahudi olması ve işçi sayısının çokluğu gibi sebeplerden dolayı Yahudiler ile ilgilenmiştir. Benaroya tütün işçilerinin propaganda faaliyetlerini daha kolay yürütebilmek için tütün mağazalarında çalışmıştır, yani göstermelik olarak. Arşiv belgelerinde Benaroya’nın matbaacılık mesleğine ve eskiden öğretmenlik yaptığına dair en ufak bir bilginin olmaması, Benaroya’dan merkezi ve yerel idarenin kuşkulanmasına sebep olmuştur.

Hareket Ordusuna Katılması     

31 Mart hadisesinde hareket ordusuyla beraber İstanbul’a geldiği biliniyor. O dönemde özelliklede Selanik’te hareket ordusuyla 31 Mart karşı devrimini bastırmak için İstanbul’a gidenler geri döndüklerinde birer kahraman olarak karşılanıyorlardı. Benaroya’da anılarında bu konuyla ilgili olarak şunları söylemektedir. “Sultan’a karşı yapılan “Şanlı” seferden dönmüş olup, Yiğit işçileri, Musevi sosyalistleri konuşmalarımla yönlendirdim”. Milli Fedaratif Fırkası Bulgar Şubesi Merkezi Umûmîsi’nin bahislerine göre kendisi “325” senesinde Mart’ın son günlerinde Der – Sa’âdet’te zuhûr eden istibda’da karşı Çernopeef çetesiyle gönüllü olarak İstanbul’a gelmiştir.” Hareket ordusuna katılanlar arasında Makedonlar özellikle dikkat çekmekteydi.

Sandaski, Çernopeef ve Pantiza yönetimindeki çeteler hareket ordusuna aktif bir biçimde katılmışlardır. Benaroya’da Çernopeef yönetimindeki çete ile beraber İstanbul’a yürümüştür. Benaroya’nın bu katılımı, o dönemde İttihat ve Terakki yönetimine olan bağlılığına işaret eder.

Liseyi Vidin’de bitiren Benaroya, gençlik yıllarını Filibe’de geçirmiştir. Gençlik yıllarında Bulgaristan’da sosyalizm’le tanışan Benaroya önceleri Bulgar “dar” sosyalistlerinin partisindeyken 1908’de parti bölündüğünde, Nikolai Harlakof’un Anarko – liberal diye adlandırılan proletari grubuna katılır ve grubun Filibe sekreterliğini yapar.

1908’de meşrutiyet’in ilanından hemen sonra, Edirne üzerinden önce İskeçe’ye ardından Selanik’e gelen Benaroya’nın Osmanlı imparatorluğuna hangi amaçla geldiği sorusu, o dönemde Selanik yerel yöneticileriyle merkezi idarenin kafasını bir hayli meşgul etmiştir. Yapılan araştırmalar, Selanik’te bulunan Yahudileri örgütlemek ve liderlik yapmak için gönderildiğini ortaya çıkarmaktadır.

Tutuklanma Bulgaristan’a İade

Sultan Reşad, Balkanlar’da kötü olan durumun düzeltilmesi için Arnavutluk ve Makedonya gezisine çıkmıştır. Sultan Reşad bu gezi kapsamında 7 Haziran 1911’de Selanik’i ziyaret etmiştir. Osmanlı istihbaratı aylar öncesinden padişahın ziyareti öncesi tedbirlerini almışlardı, hükümet hiçbir aksilik yaşanmasını istemiyordu, Benaroya’nın ciddi olarak ilk kez tutuklanması da padişahın ziyareti münasebetiyle alınan bu tedbirlerin bir sonucudur. Benaroya ve üç arkadaşı, padişahın Selanik ziyaretinden kısa bir süre önce tutuklandılar. Dördü de, sosyalist işçi hareketlerinde önemli mevkiler işgal etmekteydi:

Bunlar; Avram Benaroya (SSİF’in Sekreteri), Samuel Yona (tütün işçileri derneği sekreteri),İhsan( Türk tütün işçileri sekreteri), ve Sabatay Levi idi.(Sabatayist bir dönmeydi, Sabatay Sevinin yolunu takip ediyordu. Avram Benaroya, bu adam vasıtasıyla sabatayistlerle iletişim kuruyordu.) Benaroya’ya göre resmi makamlar sosyalistlere müdahale ediyorlardı ve şehri “tehlikeli sosyalistlerden” temizliyorlardı. Benaroya, Sultanın Selanik’e geldiği gün Sırbistan’a gönderilmiştir. (7 Haziran 1911 Çarşamba) üç arkadaşı da valiliğin bodrumunda sorguya alınmışlardı. Yapılan araştırmalar, Osmanlı istihbaratının, Benaroya ve arkadaşlarının Sultan’a yapacakları suikastı engelledikleri yönündedir.

22 Haziran 1911 tarihli belgeye göre, Selanik Valisi İbrahim Bey’in yazdıkları gerçekleri ortaya çıkarıyor, “şiddetle sosyalizm fikrini yaymaya çalışması, padişaha isyan hazırlığı” Benaroya’nın neden Sırbistan’a sürüldüğünü ortaya koyuyor.

Selanik Milletvekili VIahof’un Benaroya ve arkadaşlarını kurtarmak için uğraştığı lakin çabalarının sonuç vermediği yapılan araştırmalarda ortaya çıkmaktadır.

Protesto Kampanyaları

Benaroya’nın sürülmesinden sonra planlı bir protesto döneminin startı da verilmiş oldu. 23 Temmuz 1911 tarihinde sürgünü lanetleyen bir miting yapıldı. Selanik mebusu Dimitar Vlahof, Van Mebusu Ermeni Papasyan mitingi hazırladılar. Beş yüz kadar Selanikli işçi sabah saat sekizde beş çınara toplandı. Selimiye caddesine gelindi. Saat 9’da başlayıp 11’de sona eren mitingde Mebus Papasyan, Mebus Vlahof efendiler tarafında konuşmalar yapıldı. Mitingde hükümetin politikaları eleştirildi, amelenin hukukunun tanzimi için mükemmel kanunların, yapılması lazım geldiği dile getirildi. Ayrıca hukuksuz ve suçsuz yere sürgün gönderilen Benaroya’nın Selanik’e iadesi istenildi.

Başlatılan protesto kampanyasının bir diğer ayağı da önemli kurum ve kişilere mektuplar yazarak sınır dışı olayının hukuka aykırı olduğunu ispat etmeye çalışmaktı. Hudud haricine çıkarılan Benaroya’nın tekrar Selanik’e iade edilmesi için yapılan protesto kampanyaları, mitingler, mektuplar kısa vadede olumlu sonuç sağlamamıştır. Ancak nasıl olmuşsa olmuş Benaroya 1912 Şubat’ında Selanik’e geri dönmüştür. Benaroya Selanik’e dönüşünde büyük bir kalabalık tarafından karşılanmıştır. Ancak devlet yapılana sessiz kalmamıştır, Hüseyin Kazım Paşa 19 Şubat 1912’de Benaroya’nın hudud haricine çıkarılması isteğiyle onu İstanbul’a sevk ettirmişti. Dahiliye Nezaretine de bir mektupla durumu bildirmişti. Bunun haricinde Samuel Yona, Sabatay Levi’de İskece’ye sürülmüşlerdir. İstanbul Polis Müdürlüğü, trenle Selanik’ten gönderilen Benaroya’yı 24 Şubat 1912’de Sirkeci Garında teslim almıştır.

Selanik’te ancak 15 gün kalabilen Benaroya’nın İstanbul’a sevk edilmesinden sonra Selanik’te bulunan Yahudi ve Sosyalistler harekete geçti. Vlahof efendi sadrazam Sait Paşa’ya bir telgraf çekmiş, Avram Benaroya’nın kanunen sebep olmadan tutuklandığı bildirilmiştir. Selanik’teki sosyalistler bu kadarla yetinmemişler Vhalof efendi’nin bu telgrafı üzerinden üç gün geçmesinden sonra Sadarete bir protesto telgrafı çekmişlerdir.

Benaroya’nın İstanbul Serüveni Masonluğu İsrail’e Gidişi ve Ölümü

1912 Şubat’ının sonunda hudud haricine çıkarılmak üzere Selanik’ten İstanbul’a gönderilen Avram Benaroya üç ay İstanbul’da kaldı, bu zaman zarfında ne yaptığı kimlerle görüştüğü pek bilinmiyor, ancak bilinenler şunlar, üç gün tutuklu kaldıktan sonra Ermeni milletvekilleri ve gazetecilerin müdahaleleri sonucunda gözaltında tutulmak suretiyle serbest bırakılmıştır. 24 Şubat’ta İstanbul’a gelen Benaroya 27 Şubat’a kadar tutuklu kalmıştır. Bilinen adresi İstanbul’da Galata Camii, Cedid mahallesi Merdubani sokağı bir numaralı handı. Gözaltında İstanbul’da yaşarken sosyalistlerle, masonlarla haberleşmek Yahudilerin işlerine bakabilmek için elinden geleni yapmıştır. Lakin Benaroya sıkı takip altındaydı ve Osmanlı Hükümeti onu sınır dışı etmenin yollarını arıyordu. Bu sırada Benaroya, Parvüsle bir görüşme yaptı, emniyet bunu haber aldı. 

Alexander Israel Hepland (Parvüs Efendi) (1867 – 1924)

Odesalı bir Yahudi. Rusya’daki sosyalist hareketin başlangıç çalışmalarında yer almış ve Sibirya’daki sürgün yıllarından sonra Almanya’ya gelip buradaki sosyal – demokrat harekete katılmıştır. Parvüs efendi 1910 yılında İstanbul’a geliyor. Jön – Türkler ile ilgili çalışmalar yapıp onlara destek veriyor. Ancak kendisinin bir çalışması daha var. Osmanlı İmparatorluğunun borçlarını analiz eden bir çalışma yazıyor, Osmanlının sömürülmesi için bu çalışmasında çareler düşünmüş, işin ilginç yanı Parvüs Efendi İstanbul’a fakir biri olarak gelmiş ancak zengin bir işadamı olarak İstanbul’u terk etmiştir. Nitekim bu görüşmeden sonra Benaroya’nın vatandaşlık kaydı silinmiş ve hudud haricine gönderilmiştir. Yunanistan’a geçen Benaroya Yunanistan’da sosyalist faaliyetlerine devam etti. Yunan Kominist Partisine katıldı. Yine burada Yahudi sendikası merkezini kurdu, başkanı seçildi. Bir çok politik kitapçık yazdı. “Sosyal demokrasi ve Yahudi sorunu” ile “İbranice” olarak yazdığı “Türkiye’de işçi hareketleri” önemli kitaplarıdır.

Benaroya Masondu. Emekli Tümgeneral Abdullah Kuloğlu, kaleme aldığı “bölücü davranışlar ve Türk devleti” başlıklı makalesinde “onu Egenin ve Balkanların kıdemli koministi Varnalı Yahudilerden 33 dereceli Üstadı Azam Farmason” olarak niteledi. Abdullah Kuloğlu’nun kullandığı belge ise bizzat Benaroya’nın bir makalesidir. “Halkın Sesi – Laiki Foni” gazetesinin 1 Ağustos 1948 tarih 685 sayılı nüshasında yazdığı makalesinde mason olduğunu Benaroya kendisi itiraf ediyor. Masonlar olarak koministleri himaye ettiklerini, çıkarılan dergi ve broşürler için mason biraderler den para topladığını anlatıyor. Hatta ilginç bir ayrıntıda var, ”muhafazakar ve dinine bağlı Anadolu köylüsünü kızıl felsefeye nasıl araştıracağız” diye de makalesinde yazmış.

Benaroya 1953 yılına kadar Yunanistan’da yaşamış o yıl İsrail’e göç etmiştir. 1976 yılında İsrail’de ölmüştür.

Benaroya, 1935 yılında mason localarını kapatan Atatürk’ü ortadan kaldırma planlarını ise şöyle anlatıyor: “1935 yılında Mason Locaları kapatılmış, Faaliyetler durdurulmuş, Moskova’daki yoldaşlar bunu anlattığında beynimden okla vurulmuş gibi oldum. İlk anlarda Paşayı silahla ortadan kaldırmayı düşündük, çünkü o felsefemizin Türkiye’de yerleşme imkanlarını ortadan kaldırmıştı. Nihayet bir gün Kremlin kat’i kararını verdi. Onun ölümü esrarengiz olacaktı, mason biraderler sanki localar kapatılmamış gibi Atatürk’le aralarında ihtilaf yokmuş gibi davrandılar, vaziyet aldılar. İmkan buldukça onun her hareketini alkışladılar ve zamanla onun etrafında bir çember vücuda getirdiler ki: sarı lider kendiliğinden bu çemberin içine girip hayatını bize teslim etti. Doktorlarımız Atatürk’ün ölümünün ani oluşunu tehlikeli gördüklerinden 1937 yılında ismini açıklamayacağım bir hekim Atatürk’e ilk darbeyi sinir organlarını zaafa düşürmek suretiyle indirdi. Böylelikle gösterdiği tedavi usulü Atatürk’ün sinir organlarını felce uğrattı. Atatürk’te zaman zaman burun kanamaları, baş dönmeleri başladı, işte bizde onun pek elim bir vaziyette olduğunu efkarı umumiye ye anlattık. Milli hislerde zaaf oluşturmaya çalıştık.

Değerli okuyucularım sizlere Türk ve İslam düşmanı hain Avram Benaroya’nın hayat hikayesini kısaca anlattım. Osmanlı Devletinin nasıl olup ta yıkıldığına bir de Benaroya ve onun gibilerin gözünden bakın.

Şimdilik Hoşça Bakın Zatınıza…

Meraklısına Kaynakça

Osmanlının ilk Yahudi Sosyalisti Avram Benaroya ve Faaliyetleri/ Truva Yayınları/ Emre Polat

 

Maraş Pusula Haber www.maraspusula.comÖmer Faruk İspir