Başbakan Yardımcısı Av. Veysi Kaynak’ı 25 yılı aşkın bir süredir çok iyi tanıyanların en başında geldiğimi rahatça söyleyebilirim.

Onunla olan dostluğumuzu hem onun yakınındakiler hem de benim yakınımdakiler çok iyi bilirler.

Zaaflarını, hayata bakışını, düsturunu, ilke ve prensiplerini eğer bu memlekette en iyi tanıyan beş kişi varsa birisi de bu sütunların yazarı olarak bendeniz olduğunu sanırım kendisi de kabul eder.

Bir “Veysi Kaynak analisti” olarak eğriye eğri, doğruya doğru, hiç eğip bükmeden, duygusal olmadan, son derece objektif bir Veysi Kaynak analizini okurlara sunmak istedim.

 

İşte Madde Madde V.K. Analizi

Vefa: Dost meclislerinde “vefa”ya çok önem verdiğini belirtir, vefa gösteren insanlara gıpta eder ancak bunu kendisi pek fazla uygulamaz ya da fıtratı gereği uygulayamaz… Bunun onlarca örneği mevcuttur. Zaman zaman yola çıktıklarını yolda bulduklarıyla değişebilir.

Liderlik: Lideri Erdoğan’ın aksine sert değildir, eleştiriyi dinler ancak “hoca bildiğini okur” misali doğru bildiğinde diretir. Lider fıtratı vardır.

Dobralık: Eğer dobralığın kelime anlamı içinden geçeni dışa yansıtma ise hiç dobra değil, yeri geldiğinde düşmanının iki yanağından öpebilecek kadar bu manada oldukça radikaldir.

Sadakat: Özel yaşamını geçelim ancak siyasette liderine karşı, kendi prensiplerini bile çiğneyebilecek kadar sadakatlidir, kimse bunun aksini iddia edemez. Zira geçmişte TBMM’de o anda bulunmayan, yurt dışında olan vekillerin yerine kullanılacak oy pusulalarını hazırlamasıyla ün yapmıştı. Yerel siyasette her zaman lazım olabilecek birkaç köşe taşını her zaman elinde tutar, gerisini çok sallamaz. İkinci ve üçüncü derece yakın olanları da ağzına bir parmak bal sürüp, her zaman rölantide bırakır.

Ciddiyet Ve Espri: İyi bir orkestra şefidir. Yaptığı işin en iyisini yapmaya çok özen gösterir, ekipçilik ve teşkilatçılık yeteneklerini konuşturarak en ciddi ve sıkıntılı anlarında bile buz kesmiş odayı, yaptığı minicik bir espriyle bir anda relaks hale getirebilir.

Karizma: Bu tanım çok su götürecek bir tanım olduğu için pek derine inmeden analiz yapacak olursak, güçlü konumda olan 100 kişiden zaten 95’i insanlara karizmatik görünür. Ancak “yiğidi öldür, hakkını ver” misali o, duruşunu ve ağırlığını yani karizmatik havasını -birazda boyunun posunun yardımıyla- her daim korur.

Giyim Kuşam: Çok fazla göbeğinin üstüne çıkarttığı pantolonu dışında genelde kaliteli marka giyimi tercih eder ancak ayakkabı zevksizliği her zaman vardır. Örneğin Refah Partisi’nin en radikal olduğu dönemlerde bile Vakko giyecek kadar cesurdu. Başbakan Yardımcısı olana kadar kravatı hep gevşek ve çok yorgun görüntüde olurdu ancak şu anda kravatı, gömleğinin en üst düğmesini kapatacak kadar sıkıyor.

Eli Açıklık, Cimrilik: Çok fazla hesap ödemeyi ve para harcamayı sevmez ancak haksızlık etmeyelim zaten birebir çok yakınında olmayanlara hesabını da ödetmez. Kısaca Fildişi Cumhuriyetlerindeki bir eski milletvekili gibi giydiği takım elbisesinin ücretini bile asla bir başkasının kredi kartından ödetmez, bu anlamda kimseye eyvallah etmez.

Ticari Zekâ: Bu sütunların yazarının yaklaşık 25 yıldır hemen her anını gözlediği biri olarak bütün hayatı boyunca Wolksvagen bayiliği dışında ticari başarıyı yakalayamamıştır. Halen İstanbul’daki dondurma şirketi bile kendini kurtarma mücadelesi veriyor.

Siyasi Zekâ: Olağanüstü diyemesek de “siyaset okulunun en parlak öğrencilerinden biridir” diyebiliriz. Özellikle siyasi öngörüleri genellikle tutar, siyasi geleceği iyi okur. Yeri geldiğinde kendisi hakkında temayül (önseçim) yoklamalarında ihanete varan çirkinlikleri yapanları, genel merkeze aleyhinde yüzlerce aslı astarı olmayan iftiraları yağdıranları o günün stratejisi gereği unutur ve hiç belli olmaz aslında çok sevmediği kişileri belediye başkan aday adaylığında strateji gereği destekleyip koltuklarını korumasını sağlayabilir.

Ulaşılabilirlik: İçine girmeyen, sadece yüzeysel tanıyan onu biraz da Maraş tabiriyle “bea” diye düşünüp ukala olarak değerlendirir ancak içine giren hiç öyle olmadığını görür ve pozitif anlamda tiryakilik yapar. Bütün iyi değerlendirmelere rağmen biraz uykuculuğu biraz da usanmışlığı nedeniyle olsa gerek, çekirdek kadrosunun dışında kimseye fazla zaman ayırmaz, çok kolay ulaşılmaz.

Demokratlık: Çoğunlukla demokrattır ama çok içerlediğinde gayrıdemokrat icraatlarını da direkt olmasa da endirekt, ekibi üstünden gerçekleştirebilir.

Siyasi Nezaket: Hem parti içinde kendine muhalif olanlara hem de diğer muhalif parti yöneticilerine karşı her daim siyasi nezakete çok önem verir. İl Başkanlığı döneminde kente gelecek olan siyasi liderlerin il başkanlarını arayıp,“yapabileceğimiz bir şey var mı?” diye sorması bile nezaketin hem de en babasıdır.

Kindarlık: En sıkı rakiplerinin kendine karşı yapılan siyasi atraksiyonlarını hiçbir zaman unutmaz, “taşın gediğe konulacağı güne kadar onları iki yanağından hem de şapur şupur öpebilir”. Unutamadığı ve affedemediği şeylerde olabiliyor ancak acımasızlığı hiçbir zaman yapmıyor, vicdani duygu kaabiliyeti ön plana çıkıyor. Örneğin il başkanlığı döneminde bir gazetenin muhabirinin kendisini eleştirirken merhum babasını işe karıştırmasını ve hakaretamiz yazısını unutamıyor ama buna rağmen onu işten bile attıracak gücü elinde bulundurmasına rağmen Allah’a havale edebilecek sükûneti sağlayabiliyor.

Sözlerinde Durma Veya Durmama: Aslında hiçbir şeyi unutmayan bir dinamik belleğe sahiptir ve sözlerini inkârda etmez ama sözünde durmayacağı zaman, “zamanaşımına uğradı” deyip çarkedebilir. “Dün dündür, bugün bugündür” düsturuyla hareket etme yetisine sahiptir.

V.K.’ya Yazarın Önerisi: Sular hep aktı geçti, kurudu vakti geçti. Nice han nice sultan, tahtı bıraktı geçti. Dünya bir penceredir, her gelen baktı geçti. (Yunus Emre)

Bir dostu olarak ayaklarının yere her daim basması dileğiyle…

Dipnot: 05 Temmuz 2016 Salı günü, bu yazının devamı niteliğinde “Veysi Kaynak için son durak mı?” başlıklı yazımızı okumanızı dilerim. Y.A.